Kitap Tanıtımı |
Ah bu nasıl mevsim?
Takvimlerden eksik, bulutsuz ve güneşsiz...
Adı konmamış, keşfedilmemiş giysiler...
Şakaklarından gözyaşlarına barut kokusu değen çocuklar...
Yıkılmış bir şehrin bozuk sokaklarında yalın ayak entarili kızlar.
Bir de "savaş mevsimi" yaşayan kadınlar...
Suriye'nin Busra köyünde yaşayan 18 yaşlarındaki Beria, ülkesinin iç savaşa girmesiyle birdenbire kendisini bir kaçış mücadelesinin içinde bulur. Beria, annesi, babası ve kardeşi Turab... Busra'dan Hama'ya, Hama'dan Şam'ın Gobar bölgesine mahzun bir kaçış... Burada annesini ve babasını kimyasal saldırıda kaybeden Beria, uzun bir yoldan sonra Türkiye'ye ulaşır. Türkiye'de kardeşi Turab'ı kaybeder ve izini bulamaz.
Tamer Doktor, Beria'nın defterini okuduktan sonra yoğun vicdan azabı ile Urfa'ya geri döner. Hâlâ yoğun bakımda olan Beria'nın kardeşini Siverek'te bir yetimhanede bulur. Ama her şey için çok geç olmuştur artık... Turab, o küçücük yaşında yanında yıllarca taşıdığı kurumuş papatyaları ablasının yüzüne döküp onu diriltmek ister.
Bu sırada şöyle haykırıyordur:
"Her şeyi Allah'a söyleyeceğim!" |