Kitap Tanıtımı |
Gökyüzüne uzanan bezelyeye tırmanan dede acaba tepede ne görüyor? Tavşanlar neden yazın beyaz, kışın gri kürk giyiyorlar? Denizin suyu neden tuzlu? Eskimolar gökyüzündeki ayı yakalamaya kalkınca neler oluyor? Köylü genci sişman kralı nasıl zayıflatıyor? 1 Ocak'tan başlayıp, 31 Aralık'a kadar her güne bir masal!
Tadımlık
1 Ocak
SAKA KUŞUNUN TAKVİMİ
-İtalyan Masalı-
Küçücük bir saka kuşuydu Yavrukuş. Yuva kuracak kadar da büyümemişti. Bilirsiniz, saka kuşları tembel tembel dallarda tünemeyi hiç sevmezler. O da bütün gün, dallardan bahçe çitlerine, ev çatılarından çalılıklara neşeyle uçardı. Akşam olduğunda da Yavrukuş kendine ağaçlarda bir kovuk arar, orada sabahlardı. Tüylerini kendine yastık yapar, kanatlarını da yorgan gibi üzerine çeker bir güzel uyurdu.
Kış mevsiminin, artık havaların iyice soğuk olduğu günlerinden birinde şans Yavrukuşun yüzüne gülüverdi. Bir pencere pervazının altında boş bir serçe yuvası buldu. Yuva yumuşacık tüylerle döşenmişti.
Yavrukuş hiç düşünmeden yuvaya yerleşti. Annesinin yuvasından uçalı beri, ilk defa böyle sıcak ve sakin bir yuvada uyuyordu.
Gece yarısına doğru evden sesler yükselmeye başladı. Pencerenin camlarından parlak ve renkli ışıklar dışarı süzülüyordu.
Yavrukuş çok korkmuştu. Hemen yuvasından uçup, yakındaki ağacın dallarına kondu ve pencereden ne olup bittiğini görmeye çalıştı.
Odada tavana kadar yükselen bir çam ağacı vardı! Ağacın altına renk renk paketler, oyuncaklar konulmuştu. Çocuklar ağacın etrafında sevinçle koşuyor, oyunlar oynuyorlardı.
Saka kuşu yavrusu, insanların gece yarısı neden bu kadar sevindiklerini anlayamamıştı. Çünkü Yavrukuş daha o yaz yumurtadan çıkmıştı ve bu koca dünyaya dair fazla bir şey bilmiyordu.
O gece, insanlar ışıkları söndürüp yattıktan sonra, çok geç uyuyabildi.
Sabah Yavrukuş dışarda cırlak sesleriyle gürültü yapan serçelerin çığlıklarını duyup uyandı. Yuvadan dışarı uçup şöyle seslendi onlara:
Ne diye bağırıyorsunuz sabah sabah! Gece yarısı insanların gürültüsünden uyuyamadım, şimdi de siz rahat vermiyorsunuz! Neler oluyor?
Ne mi oluyor? diye şaşırdı serçeler. Bugün yeni yılın ilk günü. Herkes neşe içinde. İnsanlar da biz de sevinçle karşılarız yeni gelen yılı.
Yeni yıl mı? O da ne demek?
Ah, yazık sen pek de küçükmüşsün diye güldü serçeler. Yeni yılın ilk günü yılın en güzel günüdür. Bugün artık güneş bize geri gelmeye başlar. Bugün takvimin ilk günüdür. Bugün bir Ocak!
Ocak mı? O da ne oluyor? Peki takvim ne demek?
Anlaşıldı diye dudak büktü serçeler, demek sen yumurtadan çıkalı fazla bir zaman geçmemiş. Takvim bütün bir yılın düzenidir. Bir yıl aylardan oluşur. İlk ay Ocaktır, yani yılın gagasının ucu. Sonra on tane, yani iki ayağının parmakları kadar ay gelir. Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım. Ardından son ay olan Aralık. Ocak nasıl yılın gagasıysa, Aralık da işte yılın kuyruğunun sonudur. Anladın mı Yavrukuş?
Hayır, doğrusunu isterseniz hiç de anlamadım diye iki yana doğru salladı başını Yavrukuş. Bütün söylediklerinizden aklımda kalanlar gaga, iki ayağın parmakları, kuyruk kelimeleri oldu. Diğerleri zor şeyler.
Bana bak! dedi yaşlı serçe, şimdi sen biraz ormanda, kırlarda, tarlalarda uç bakalım. Ama gözlerini dört aç ve çevrene dikkatle bak. Çevrende olup bitenleri izle. Ayın bittiğini duyunca da geri gel. Bak ben de bu evde yaşıyorum. Yuvam işte çatının altındaki boşlukta. Ben sana bir sonraki ayın ne olduğunu anlatırım. Böylece sırayla hepsini öğrenirsin.
Çok güzel fikir diye sevindi Yavrukuş. Ben mutlaka sana geri geleceğim!
Sonra da kanatlarını çırptı ve uçuverdi.
2 Ocak
KARGALARIN KADISI
-İtalyan Masalı-
Çok eski zamanlardan birinde, yaşlı bir tüccar varmış. Napoli yakınlarında oğlu Covanni ve karısı ile birlikte yaşarmış. Covanni çok akıllı ve becerikliymiş. Kuşları da çok severmiş. Ufacık heybesini ekmek kırıntılarıyla, buğday, darı gibi tahıllarla doldurur, bütün gün ormanda kuşlara yem verirmiş. Bir süre sonra kuşlar da Covanniden kendilerine bir zarar gelmeyeceğini anlamış ve onu sevmişler. Bu iyi kalpli çocuğun ellerine, omuzlarına konmaya, yemlerini onun elinden yemeye, sevinçle ona şarkılar söylemeye başlamışlar. Gel zaman git zaman, Covanni kuşların dilini öğrenmiş.
Günlerden bir gün, Covanninin babası uzak bir yola gidecekmiş, oğlunu yanına almış. Yolculuklarının dördüncü gününde baba oğul güvertede denize bakarlarken, yanlarına iki martı konmuş. Martılar çığlık çığlığa bağrışıyorlarmış. Covanni ise derin bir ilgiyle onları dinliyormuş. Babası merak etmiş:
Ne diyor bu martılar?
Çocuk omuzlarını silkmiş ve konuşmak istememiş, ama babasının ısrarı karşısında sonunda duyduklarını söylemiş:
Bu geveze kuşlar saçmalıyor baba. Diyorlar ki, çok yakın bir zamanda şans bana gülecekmiş. Hatta sen gelip benim elime su dökecekmişsin. Annem ise kurulanmam için havlu tutacakmış!
Baba çok kızmış. Oğlunu hırsla itivermiş. Çocuk ise böyle bir şeyi beklemediği için, zaten dalgalar tarafından bir o yana bir bu yana sallanan geminin güvertesinden denize düşmüş.
Deniz çok dalgalı olduğundan çocuğu bulamamışlar.
Ama bir süre sonra bir başka gemi de oradan geçiyormuş. Azgın dalgaların arasında, suyun üzerinde kalmaya çalışan çocuğu görüp kurtarmışlar. Geminin sahibi uzak bir ülkeye gidiyormuş. Orada çocuğu kralın hizmetine vermiş. O günlerde kral çok kederliymiş. Çünkü bir süredir, üç koca kara karga kralın çevresinden ayrılmıyormuş. Ne yapsalar, ne etseler muhafızlar kargaları kovalayamıyor, kralı kargaların gak gak seslerinden kurtaramıyorlarmış. Kargalar gece bile krala rahat vermiyor, yatağının başından bir an olsun ayrılmıyorlarmış.
Covanni kargalarla sohbet etmeye başlamış. Onlara neden krala rahat vermediklerini sormuş. Meğer kargalar kraldan kendilerine kadılık etmesini istiyorlarmış! Üçü de kargalar kralı olmak istiyor, ama kimin kral olacağına karar veremiyorlarmış. Kralın seçeceği karga, kargalar dünyasının kralı olacakmış! Covanni bunu krala anlatmış. Kral kargaların ne istediklerini anlayınca çok sevinmiş. Yeniden yaşama sevincine kavuşmuş, canlanmış. Kargalar içinde en yaşlısını kargalar kralı olarak seçmiş ve kargalar uzaklardaki ülkeleri |