Kitap Tanıtımı |
Gölün üstünde eylülün erkenci sisi vardı. Uzun bir karabatak sürüsü suların yüzünü yalarcasına çok alçaklardan uçarak ok gibi bir hızla ağarık göğe yükseldi.
Güneş yavaş yavaş iniyordu. O arada kıyıya bakan köylerin birinden bir köpek kısık sesiyle bir ağıttır tutturdu. Ardından susup sesinin dağlara, dağlardan henüz hasat edilmemiş ısır tarlalarına, bataklıklarda diz boyu öbeklenmiş nilüferlere, sürgünleri henüz tazecik kamışlara, kamışlardan kıyının çakılları üstüne çekili bekleyen kayıklara, insanda ilk bakışta şiddetli bir ağlama isteği uyandıran o kurumaya terk edilmiş balıkçı ağlarına, suyun sessiz gelgitinde yüzen par par pullu tatlı su kefallarına, karşı yakadan pembeli kırmızılı dumansı köpüklerle çağlayarak akan küçük ırmağın ilk kaynağına kadar varan yankısına kulak verdi. |