Kitap Tanıtımı |
Bu akşam da gönlümüzce bitmediyse gün/Demek tümü bizim ormuzlarımızda yükün/Gelin buna bir çare bulalım/Bunca olduğumuz gayri yetmiyor/Yarın daha iyi adam olalım/Yarın daha sağlam daha akıllı/Yarın daha sevdalı daha haklı/Günün bize bağlı olduğunu bilelim." (M.C.Anday)
İçimde usulca büyüyen bir tohum gibi duruyor Eylül. Yaz bitiyor. "Eylül´de aşk, Eylül´de acı, Eylül´de yalnızlık zordur, Eylül´de her şey zordur, ben Eylül´ü onun için severim" diye yazmış Ahmet Altan. Dışarda hüzünlü bir güz büyüyor. Ben Eylül´e bakıyorum, kanayan bir aşka ya da genç bir ölüme bakar gibi değil ama. "Güz gelmiş/Oysa gönül güze giresi değil" diyen ozan gibi. Yağmurun düşmesini, tohumun rengarenk çiçek açmasını bekler gibi. İçimde sımsıcak bir baharı taşıyarak... Ve bir sabah tazeliğinde öfkemi büyütüp yeni sevinçler arayarak. Hayallerimi, umutlarımı, sevdalarımı biriktirerek, "asi ve mavi" bir türkü mırıldanarak, hayatı taze bir çiçek gibi yakama iliştirmekten vazgeçmeyerek... Güz gelmiş. Yaşamak sessiz ve serin. Geçmişi anımsatan bir kitap okudum bugün. Genç bir devrimciyle konuştum. Yüreğimi dolduran bu yağmur kokusunda geleceği merak ettim. Heyecanını, neşesini, coşkusunu düşündüm geleceğin. Bütün hayatları tanımak istedim birden, bütün ezgileri dinlemek, bütün kitapları okumak; "saatlerce gökyüzüne, denize bakmak, ne kadar kavga varsa ortasına dalmak, bütün şiirleri bilmek, tutkuyla koklamak bir çiçeği. Ve sevinçli sevdalar yaratmak sevgilerden... |