Kitap Tanıtımı |
Sıcak yaz günlerinden birini yaşıyoruz. Ter ve toz bedenlerimizin her yanına sıvaşmış. Salman Dağının eteklerinde, ormandan farkı olmayan fındıklıkların arasında, ufacık çocuklar bekçilik yapıyoruz. Ayı, Domuz, Çakal, Kirpi, Gelincik, Yılan gibi vahşi hayvanların cirit attıkları orman içindeyiz, çocuk başımıza. Yanımda kardeşim ve fındıklık komşumuzun oğlu İsmail de var. Hava öyle sıcak ki, topraktan göğe doğru yakamoz gibi dalgalana dalgalana yükselen buharı görüyoruz. Sıcaklık, topraktaki ve bitkilerdeki bütün suyu buharlaştırıp göğe doğru alıp götürüyor. Toprak susuzluğunu; çatlayıp, yarılıp, toz haline gelerek gidermeye çalışırken, elimizden hiçbir yardım gelmiyor. Bitkiler ise yapraklarını buruşturup, başlarını bükmüşler. Ağlar gibi bir halleri var. Bu manzarayı görünce içim yanıyor, çare olamamaktan dolayı büyük bir acı ve ıstırap çekiyorum.Belki hayvanlarda kendilerince ders alıyorlardı yaşadıklarından. Kim bilir?Hayvanlara her şeyi siz öğretemezsiniz. Bazı özellik ve anlayış yetisi genlerinde vardır. Dolayısı ile karşılaştıkları durumlara genlerinde olan içgüdü ile tepki verirler. İnanır mısınız bana göre her zaman en doğru tepkiyi verirler. Çünkü onların genlerine ilahi olarak en doğru hareket tarzları kaydedilmiştir. Kendi varlıklarını sürdürebilme, dünyanın olumsuz koşullarına ve insan denen hayvanın kırıcılığına karşı dayanma yetisine ancak açıkladığım şekilde sahip olabilirler. Öyle olmasa tüm varlıklar yaşamlarını sürdüremez, yok olup giderlerdi. Aksi halde hayvanların bazen çok muazzam olarak nitelendirdiğimiz davranışlarını açıklamamız mümkün olmazdı. (Tanıtım Bülteninden) ) |