Kitap Tanıtımı |
...Öğrencilere Müslümanlık ve Türklük şuuru aşılayarak ders anlatmam Komünist Bulgar idaresinin gözünden kaçmamıştı. 1950 yılında bir gün Milli Eğitim Müdürlüğünce çağrıldım. Milli Eğitim Müdürü:
- Sizin hakkınızda çok şikâyet var, aynı zamanda Türkiye lehine çalışıyorsun. Öğrencilere Türklük ve Müslümanlık ruhu aşılıyorsun. Böyle yapmaya devam edersen öğretmenlik görevine son vereceğim, dedi.
- Ben programa göre çalışıyorum. Kuran ve Din dersleri veriyorum. Bunları öğretmek benim görevim ve vicdanî borcumdur, deyince:
- Ben de Hıristiyanım, benim de bir dinim var, madem öyle, sen işine devam et!... dedi. Ama buna rağmen aradan bir müddet geçip okullar tatil edildiği bir günde akşam namazını kıldıktan sonra Kıcaali Camiinin kapısında iki sivil polis memuru yanıma yaklaşarak:
- Sizi Emniyet Müdürlüğüne davet ediyoruz. Hiç kimse ile konuşmadan Müdürlüğe gideceksin. Biz de seni takip edeceğiz, dediler. O sırada manavdan almış olduğum muşmula da yanımda olduğu halde Allaha sığınarak dediklerini yerine getirdim. Emniyet Müdürlüğüne varınca üstümü başımı aradılar... |