Kitap Tanıtımı |
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ekonomisini yeniden toparlamak isteyen Almanya, iş gücü açığını kapatmak için birçok ülkeden misafir işçi almaya başladı.31 Ekim 1961 tarihinde Türkiye ve Almanya arasında imzalanan İş Gücü Anlaşması’yla birlikte, Türk gurbetçilerinin Avrupa yolculuğu başlamış oldu. Sirkeci‘den Münih’e uzanan bu meşakkatli yolculuk umudu, özlemi, hasreti ve bilinmeyen yarınları beraberinde getirdi. Yoksulluk, işsizlik ya da düşük gelir sebebiyle yapılan bu yolculuk, başlangıçta geri dönüş amaçlı planlansa da, Almanya’nın sunmuş olduğu yüksek gelir ve sosyal olanaklar sayesinde, birçok gurbetçi için kalıcı hale geldi. Çok çalışıp az harcayan, dişiyle tırnağıyla biriktirdiğini memleketine taşıyan gurbetçiler, birsüre sonra kendi ülkelerinde “Almancı”, Almanya’da ise “yabancı” olarak anılmaya başlandı.O zamanlar asgari şartlarda yaşayan, bulunduğu ortamın diline, dinine, yaşam tarzına yabancı olan gurbetçiler, günümüzde ticaretten siyasete, sanattan spora bir çok alanda başarı göstererek söz sahibi oldu. Özellikle ikinci ve üçüncü nesil Almanya’da eğitim aldı ve Alman toplumuyla daha yakın ilişkiler kurarak, buradaki sosyal yaşama daha kolay uyum sağladı.Elinizde tuttuğunuz bu kitapta, 1961’de umuda yolculuk olarak başlayan ve aile birleşimleri ile günümüzde de hala devam eden göç sürecini, gurbetçileri bu yolculuğa sürükleyen sebepleri ve orada karşılaştıkları problemleri okuyacak, kuşaklar arasındaki farklılıkları göreceksiniz.Sirkeci-Münih hattında ilerleyen kara trenin kimine belki, kimine iyi ki, kimine keşke, kimine de neyse dedirttiğine şahit olacaksınız. (Tanıtım Bülteninden) ) |