Kitap Tanıtımı |
Türkiye’nin yakın tarihi olan tek parti dönemiyle, doğru anlama ve yerli yerine oturtma anlamında, henüz gereği gibi bir hesaplaşma yapılmadığı veya yapılamadığı için, hissi tarafgirliklerle millet enerjisi boşa harcanmaktadır. Tek parti dönemine dair yapılanlar genellikle mantık ve izan sınırlarını aşan övgüler ve yergiler şeklinde olmuştur. Kimsenin karşısındakini ikna edemediği bu atmosferde, ya ötekiler ya da ikiyüzlülükler ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki tarihin her dönemi her kuşak tarafından cesurca değerlendirilebilmelidir. Bu kitap, çeyrek asırdan fazla Türk siyasetine hâkim olmuş ve yeni bir toplum inşa sürecine girişmiş tek parti dönemini, sembol değeri taşıyan bazı icraatları üzerinden, toplumbilimi çerçevesinde gerçek yönüyle görme ve gösterebilme denemesidir. …. …..Tek parti dönemi aydın ve bürokrasisinde genel kanaat, halka inanmamaktı. Bu yüzden halkın üzerinde bir metamorfoz gerçekleştirmek istemişlerdir. Bu da onları, cumhuriyet yönetim mantığına aykırı olarak jakoben tavırların içine itmiştir. Böylece hem çağdaşlığın hem de cumhuriyet ilkesinin gereği olan halktan hareketle yürümekten mahrum kalarak, bazen monarşik istibdatları dahi aratacak uygulamaların içine girmişlerdir. Onların çağdaşlık sacayağını oluşturanlardan biri olan akıl, onlara göre halkta yoktur. Diğer ikisi özgürlük ve bireysellik ise, şimdilik halka göre değildir. Batı’nın çerçöpünü çağdaşlık olarak bu topraklara ithal edebilmek için, halkın “geriliği kutsayan iradesi”, yeni bir anlayışa büründürülene kadar dışarıda tutulmalıydı. Tek parti aydın ve bürokrasisine göre, halk iradesi ve demokrasi, hele katıksız olanı, ayak takımının söz sahipliği olarak algılanmıştır….. (Tanıtım Bülteninden) ) |