Haksız Rekabette Yazılı Basının Sorumluluğu
ISBN 9786054446926
Yayınevi Vedat Kitapçılık
Yazarlar Nil Merve Çelikbaş (author)
Kitap Tanıtımı İnsanoğlu, hep kendini geliştirerek diğer bireyleri geçmek arzusu içeri¬sindedir ve bu amaçla emeğini ve sahip olduğu yeteneğini en üst seviyeler¬de kullanarak diğerleriyle hep bir yarış içerisinde olmuştur. İnsanoğlunun doğasında var olan rekabet, şüphesiz ki, ekonomik yaşamda da var olmuş¬tur. Nitekim, serbest piyasa ve açık pazar ekonomisinin temelini ekonomik rekabet ilkesi oluşturur. Gerçekten, ekonomik yaşamın ve buna paralel ola¬rak ülkelerin gelişimi için ekonomik rekabetin varlığı önemli bir unsurdur. Teşebbüs kabiliyetinin artması, fiyatların düşmesi, nitelik yüksekliğinin sağlanması ve bunun gibi hususlar rekabetin faydaları arasındadır. Ancak, rekabetin belirli bir sınırdan sonra zararlı olduğu konusunda hiçbir şüphe yoktur. Diğer bireyleri geçme arzusunda olan kişi, bu amaçla her yola başvurarak diğerlerine zarar verebilir ve böylelikle içinde bulundu¬ğu toplumun refah seviyesiyle oynayarak devletin ekonomik kalkınmasını sekteye uğratabilir. Şöyle ki, aynı tür malları üreten rakip şirketler, birbirle¬rinin ticari unvan ve markalarını taklit ederek, zamanla onları kötüleyerek, dürüstlük kurallarının aşılması suretiyle diğer şirketlere zarar verecek dav¬ranışlar içerisine girebilirler. Bu olumsuz durumları önlemek, bir başka deyişle, ekonomik hayat içerisindeki birbirlerine rakip oyuncuların ilişkilerini etkileyen aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı davranışları engelleyerek toplumda faydalı bir rekabet ortamı yaratmak amacıyla toplumsal gereksinime de paralel olarak haksız rekabet kavramı ve hukuku doğmuştur. Haksız rekabet hukuku, kişi¬nin ticaret yapma ve rekabet etme hakkını, hukukun elverdiği sınırlar çer¬çevesinde kullanması esasına dayanmıştır. Buna göre, ekonomik rekabetin mevcut olduğu bir ortamda oluşabilen haksız rekabet, dürüstlük kurallarının aşılması suretiyle başkalarına zarar verecek surette yapılan rekabettir. Haksız rekabet hükümlerinin ilk baştaki amacı rakip tacirlerin menfaat¬lerinin korunması olup, zamanla bu normatif anlayış, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlamasında yeterli gelmemiştir. Bu nedenle, haksız rekabet hukukunda bir değişikliğe gidilmiş ve haksız rekabet hükümleri ile birbirine rakip tacirler yanında tüm pazar katılımcılarının korunması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Günümüzde mevcut İsviçre ve Alman haksız rekabet hukuku hükümleri bu modern ve işlevsel anlayış esas alınarak oluşturulmuştur. Türk hukukunda haksız rekabet ile ilgili ilk düzenlemeler 29.06.1956 tarihinde kabul edilen 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu\\\nda belirlenmiştir. Bu Kanunun haksız rekabet ile ilgili hükümleri, İsviçre\\\den alınmış olan 818 sayılı Borçlar Kanununun 48. maddesi ile 1943 tarihli İsviçre \\\"Haksız Rekabet Kanunu\\\"ndan alınmıştır. 1943 tarihli Haksız Rekabet Kanunu\\\nun tasfiye satışları ve primli satışlar hariç olmak üzere ilgili hükümleri, 1957 yılından 1 Temmuz 2012 tarihine kadar Türk hukukunda uygulanmıştır. Gelişen ve değişen ekonomik düzen nedeniyle zamanla burada yazı¬lı hususların \\\"dürüst ve bozulmamış\\\" rekabeti sağlamada ve korumada yetersiz kalması üzerine Türk haksız rekabet hukukunda, 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile bazı değişikliklere gidilmiştir. Yeni Türk Ticaret Kanunu\\\nda da yine İsviçre hukuku ve dolayısıyla 1986 tarihli ve 1988 tarihinde yürürlüğe giren İsviçre Haksız Rekabete Karşı Kanun dikkate alınmıştır. İsviçre\\\nin 1986 tarihli Kanunu\\\nun genel hükmü olan amaç ve ilkeyi belirleyen 1 ve 2. madde¬leri, Yeni Türk Ticaret Kanununun 54 ve 55 inci maddelerine doğrudan kaynaklık etmiştir. Bu nedenle çalışmamızda İsviçre haksız rekabet hukuku mevzuatı ve uygulamasına sıklıkla yer verilmiştir. Yeni Kanun, haksız rekabet tanımını genişletmiş, hallerini arttırmış ve çalışmamızda ortaya konulacağı üzere Türk haksız rekabet hukukuna yeni bir sistem getirmiştir. Bu düzenlemelerden en önemlisi ise, haksız rekabetin artık sadece rakip teşebbüsler arasında bir hukuki koruma getirmemesi-dir. Böylelikle tüketicinin korunmasının haksız rekabet hukukunda özel bir konuma sahip olduğu açıkça vurgulanmıştır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu\\\nun 56. maddesinde haksız rekabet kavramı kısaca \\\"iktisadi reka¬betin suiistimali\\\" olarak tanımlanırken. Yeni Kanun ile birlikte haksız reka¬bet hükümlerinin amacı, \\\"bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulma¬mış rekabetin sağlanması\\\" olmuştur. Bu ifadeden anlaşılacağı üzere, haksız rekabete ilişkin yasa] düzenlemelerin sadece rakip teşebbüsleri korumaya yönelik olduğu yönündeki normatif model bir yana bırakılmış ve işlevsel rekabet anlayışına paralel olarak, haksız rekabet hukukunun tüketici menfa¬atlerini de esas aldığı açıkça vurgulanmıştır. Böylelikle Yeni Kanunun rakip teşebbüsler kadar tüketiciler ve diğer pazar katılımcılarını da eşit derecede koruduğu anlaşılmaktadır. Türk haksız rekabet hukukuna önemli değişiklikler getiren Yeni Türk Ticaret Kanunu, yukarıda belirtildiği üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun yürürlüğü ve uygulama şekli ile ilgili 6103 sayılı Kanunun 2. maddesi gereği, 6102 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce meydana gelmiş olan olaylara ve hukuki fiillere 6762 sayılı Kanun uygulanacağından, önümüzdeki birkaç sene için de 6762 sayılı Kanun uygulama imkânı bulacaktır. Bu nedenle çalışmamızda 6102 sayılı Kanun ile 6762 sayılı Kanun birlikte irdelenmiştir. Günümüzde haksız rekabet; yoğun bir şekilde basın, yayın, iletişim ve bilişim kuruluşları aracılığıyla işlenmektedir. Örneğin, ticari hayatın büyük oyuncuları; başta girecekleri ihaleler olmak üzere her türlü ticari işlerinde basını aracı olarak kullanarak rakiplerini gereksiz yere kötülemekte, gerçek dışı ve yanıltıcı bilgi vermekte, karışıklığa neden olmakta ve diğer her türlü haksız rekabet hali ile haksız rekabetin oluşmasına neden olmaktadırlar. Basın kuruluşlarının ve kısaca basının, haksız rekabet fiilini ya bizzat işle¬melerinden ya da haksız rekabet fiilinin işlenmesinde bir çeşit aracılık etme¬lerinden dolayı sorumlulukları söz konusu olmaktadır. Nitekim, haksız reka¬bete neden olan basın, 6762 sayılı ve 6102 sayılı Türk Ticaret K