Kitap Tanıtımı |
Güneşin Doğduğu Yerde, geleneksel hikâye ile modern öykü arasında güçlü bir köprü kuruyor. Hem üzerinde titizlenilen dil, hem de hikâyenin kendisine odaklanan anlatım, okuru uzun soluklu ve edebi hazla dolu bir okuma yolculuğuna davet ediyor. Hem ironik, hem hakiki; hem acı, hem de şaşırtıcı öyküler.
(...) Meydan insanlara kalmıştı. Her yer insanla doluydu; dünyanın değişik ülkelerinden gelmiş, farklı ırklardan ve farklı renklerden milyonlarca insan vardı. ...Bütün bu gördüğüm değişiklikler büyük bir karşılamanın hazırlığı olarak yapılmıştı... İnsanlar fevc fevc şehrin doğu giriş kapısında toplanıyordu. Kendime, kendi gerçeğimi kulağım duyacak kadar bir fısıltıyla duyurdum: Büyük misafir şehrimizi şereflendirmişti ve ben onu karşılamaya gidiyordum... Güneşin doğduğu yere vardığımda heyecanım da tırmanmaya başlamıştı. Bir mahşer provasıydı sanki gördüğüm. Açık, güneşli ve sıcak bir gündü; fakat sıcağın insanlar üzerinde yakıcı ve kavurucu bir etkisi de yoktu. Şehrin bütün kuşları oradaydı; milyonlarca insanın ve misafirin üzerindeydi. İnsan türü rengârenk giysiler içinde, bir mahşer şenliğini kutlamak üzere toplanmışlardı sanki. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç, her çevreden ve her anlayıştan; her meslekten ve her meşrepten insan oradaydı. Mekândaki insan uğultusu mücessem hâle gelseydi uğultular gökyüzüne kubbe olurdu...
Milyonlarca insan , o sabah akın akın onu karşılamak üzere erken saatlerde Güneşin Doğduğu Yerde toplanmak üzere yollara düşmüştür. |