Kitap Tanıtımı |
"Her ülke sineması, tarihi boyunca yapıtlarında o ülkenin dini ve inançları üzerinde durur ve onları yansıtır, gerektiğinde dikkatini din adamlarına çevirir, ibadet yerlerini, ayinlerini anlattığı öyküye, görüntülediği olaylara katar. Dinler ve inançlar kültürel bir katkı iseler -ki öyledirler- sinema bunları kullanır." diyor Giovanni Scognamilo kitabı sunuş yazısında, Günahıyla Sevabıyla Yeşilçam, Türk sinemasının dinle imtihanın hikayesini anlatıyor. Gülşah Nezaket Maraşlı, Yeşilçam'ın din ve dindarlık aleyhtarı tutumunun, cumhuriyetin ilk günlerinden, Muhsin Ertuğrul Sineması'ndan, bugünlere nasıl dönüştüğünü inceliyor. Sinemanın endoktrinasyon fonksiyonundan yüklendiği toplumsal misyona farklı cephelerini de nazara alarak, bu zamana kadar incelenmemiş bir yönüne, Türk sinemasının dine bakışına ışık tutuyor. Dinin anlam dünyasından habersizliğin ve (sabah ezanını güneş doğduktan sonra okutacak ölçüde) dini kurallar ve ibadetler konusundaki cehaletin, nasıl ön yargıların ördüğü şablonlarla kendini tekrar eden, tekrar üreten bil sinema dili geliştirdiğini gösteriyor. Tabii bu aleyhtarlığın istisnaları yok değil, ama mesela müstehcen film dalgasına karşı gelişen dinî filmler kuşağında bile ticari kaygıların bazı hassasiyetleri gölgelediği görülebiliyor.
Kitap Türk sinemasının, cinsellikle dini motiflerin iç içe kullanılması, dindar karakterlerin küçük düşürülüp alaya alınması gibi vazgeçemediği alışkanlıklarının kökenlerini tespit ediyor. Okul müsameresi seviyesine erişmeyen dekorlar, makyaj ve kıyafetlerle gerçekleştirilen traji-komik tarihsel mizansenler de meseleleri ne seviyede ciddiye aldığının bir göstergesi. Türk sinemasının evliyaları, darmadağınık halleri, düşecekmiş gibi duran takma sakal-bıyıkları, acayip sarık-kavukları ve cübbe niyetine büründükleri renkli çarşaflarıyla gerçekten bize has bir geçit resmi yapıyorlar. Modern dönemde ise adeta bütün kötülüleri kendinde toplayan, ikiyüzlü, açgözlü, fırsatçı, hasis, hatta aşağılık, kalleş, nefret edilecek tipolojiler olarak rol biçiliyor dindarlara. Maraşlı, Yeşilçam'da dindar karakterin, yani çok boyutlu olarak, insani derinlikleriyle ele alınan karakterinin değil, basmakalıp imam-hacı-hoca tipolojilerinin olduğunu ve dindarların ancak zaman içinde karakter olarak işlenmeye başladığı söylüyor. Özellikle son senelerde nasıl bu karakterlerin daha merkezi rollerde, insani derinlikleriyle ele alınarak dine daha duyarlı bir bakış geliştirildiğini, bu dönüşümün dinamikleriyle açıklıyor.
Kitap, kastı sadece dini aşağılamak olan örnekleri sadet harici tutarak, Türk sinemasının öne çıkan örnekleri üzerinden gidiyor. Vurun Kahpeye'den Yılanların Öcü'ne, Rabia'dan Züğürt Ağa'ya, Dondurmam Gaymak'tan Eşrefpaşalılar'a, 60'lardan günümüze 17 film ayrıntılı olarak inceleniyor. Bir taraftan hem İslam hem Hıristiyanlık konusunda uzmanlarla diğer taraftan sinema camiasından, oyuncusundan yapımcısına, farklı isimlerle bunları sahne sahne ele alıyor. Kitapta Hayrettin Karaman'dan Sen Antuan Kilisesi Başrahibi İulian Pişta'ya, Hülya Koçyiğit'ten Yavuz Turgul'a, Yüksel Aksu'dan Tuğrul İnançer'e, farklı isimlerle yapılan mülakatlarla Türk sinemasının bir nevi vicdan muhasebesi yapılıyor. Ayrıca kısa süre önce vefat eden kıymetli yönetmen merhum Ömer Lütfi Akad'ın vefatından önce yaptığı son görüşmelerden biri de kitapta yer alıyor. |