Kitap Tanıtımı |
Üç günlük aşkın bir ömre sığmış hikâyesi...
Ansızın bir rüyanın ortasında rastlaştık seninle, Sırtın dönük, üzerinde pembe bir elbise, usul usul esen rüzgâr saçlarını savuyordu göğsüme. Issız bir karanlık hakimdi geceye. Ay ışığının yansıması, yıldızların parıltısı, gözlerinin yanında, esir düşüyordu karanlığa. Sapsarı parlayan saçlarına kapılıp gitmişken, ansızın yüzünü döndün o an. Sanki mevsimler değişti, sanki güneş doğdu, sanki bir yıldız kayıp gitti gökyüzünden..
Tüm karanlığı aydınlatacak bir gülüş vardı yüzünde. O an durup bakakaldım, bir rüyaydı gerçek sandım. Yanılmış olamazdım, Öyle bir gülüşü arasam bulamazdım. O rüyadan sonra daldığım tüm rüyaları sen sandım.
Bir rüyada değil de, galiba en çok da gülüşünde kaldım. Ve en çok da gülüşünü yazdım. Gülünce yanaklarında oluşan çukurları unuttum sanma. Onları en sona saklıyorum, Yani öldüğüm güne. Beni gamzelerine, gömsünler diye.. |