Kitap Tanıtımı |
...Monstegur mağlupları, kaleden başları dik çıktı. İki yüz yirmi beş Kathar Şövalyesi, kızanı ve kadınıyla, gökyüzüne bir isyan gibi yükselen granit tepenin dibine kurulan ateşten çembere tek bir adam birlikteliğiyle yaklaştılar. Haçlı Orduları`nın gümüş zırhlı şövalyeleri gözlerini eğdiler, basit askerler ise büyülenmiş gibiydiler. Haçlı Seferi`nin dinsel kutsayıcısı, tilkicesine kurnaz Narbonne Piskoposu, havada bir hayranlık soluğunun kokusunu aldı. Ölüme gidenlerden hiç olmazsa birine fire verdiremezse eğer, bu olağanüstü manzaranın babadan oğula kalan bir miras gibi yüzyıllarca anlatılacağını sezmişti. Son bir umutla gerilmiş bir yay gibi fırladı yerinden, koştu, ateş çemberiyle Katharlar`ın arasına dikildi:
"Durun, duru diyorum size! Bir kez daha düşünün. Aranızda cayan yok mu hiç mezhebinden? Engizisyon`un kararına rağmen ben, son bir şans tanıyorum nedamet getirenlere!"
Katharlar duymadı. Katharlar durmadı. Kafileye öncülük eden Kusursuzlar`dan Bertrand Marty, başka bir soruya yanıt verir gibi gülümseyerek söylendi:
"Biz hepimiz kardeştik..." |