Kitap Tanıtımı |
Maziar Bahari, İran'ın başkanlık seçimlerini takip etmek üzere 2009'da Londra'dan ayrıldığında o sırada hamile olan nişanlısı Paola'ya yalnızca birkaç gün -en fazla bir hafta içinde geri döneceğine söz vermişti. Paola'ya veda öpücüğünü verirken kendisini bekleyen üç ayı; İran'ın en rezil hapishanesinde, son derece gaddar ve yalnızca kokusundan tanıyabildiği Gülsuyu'nun sorgusu altında geçireceğinden haberi yoktu.
İranlı Bahari ailesi için savaşlar, darbeler ve devrimler; uzak mefhumlar değil, nesiller boyunca acısını çektikleri gerçekliklerdi: Maziar'ın babası, 1950'lerde Şah tarafından ve kız kardeşi de 1980'lerde Ayetullah Humeyni tarafından hapse atılmıştı.
Maziar; Evin Hapishanesi'ndeki hücresinde yalnız başına, olabileceklerin en kötüsüne hazırlanırken babası ve kız kardeşinin işkence altında gösterdiği cesaretin anısından güç bulur ve ona yılların ötesinden ulaşan seslerine kulak verir. Londra'da Paola ile birlikte olmanın hayallerini kurar ve özgürlüğüne kavuşabilmesi için nişanlısının ve 84 yaşındaki, zorluklara alışık, delişmen annesinin verdiği mücadeleleri hayal eder. Gülsuyu ile en zorlu karşılaşmalarında, sevdiklerinin adını sayıklayarak onların gücüne ve sevgisine tutunur ve ilk çocuğunun doğumuna yetişebilmek için dua eder.
Heyecan dolu, insanın içine işleyen bir hatırat olan Gülsuyu; son 70 yıl içinde İran'da gerçekleşen rejim değişikliklerine olduğu kadar, gençlerin demokratik nabzının hükümet ile sürekli çatıştığı ve her geçen gün daha da totaliterleşen bir ülkenin geleceğine dair bir kavrayış da sunuyor. Çağdaş İran hakkında samimi ve büyüleyici bir bakış açısının yanı sıra, bir ailenin baskılar karşısında gösterdiği sıra dışı cesaretin başarıyla yazılmış öyküsü... |