Kitap Tanıtımı |
Ne kötü bir yazgı biçilmiş insan türüne? Neden bunca yıkıcı doğanın üzerindeki etkisi ve bu kadar zor bu etkiyi olumlu eyleme dönüştürmesi?
Ama tehlike neredeyse, tehlikeden kurtaracak şey de orada olgunlaşır, diye yazmıştı Alman ozan Hölderlin. Durumun ne kadar ciddi olduğu bilincinin hızla yayılması ve gezegenin yaralarını sarmak için verilen onca çaba bir umut doğuruyor. Belki de günün birinde yok olmuş türler listesinde yer almaktan kurtaracak bütün bunlar bizi.
Bilim adamlarının yüzyıllardır süren çalışması sayesinde, dünyamız hakkında topladığımız bilgilerle aydınlanıyor yeryüzündeki yaşamın geleceği. Galaksiler ve atomlar yazgımızı daha iyi anlamamızı ve belki de daha iyi yönetmemizi sağlıyor.
H.R.
Tadımlık
Gezegenimiz Dünya sonsuz değildir. Bunu uzun zamandır biliyoruz: Yunanlı fizikçi Eratosthenes milattan dört yüz yıl önce Dünyanın çevresini ölçmüştü. Ama bu sınırın bilincine varılması daha yenidir; yarım yüzyıldan kısa süre öncesine dayanır. Hatta gerçek kapsamı henüz bütün kafalara yerleşmemiştir.
Romalılar pis sularını Akdenize atarlardı, ama bunun pek önemi yoktu: Kalabalık değillerdi, üstelik Akdeniz de alabildiğine büyük nasıl olsa! Geçmişte kalan o zamanlardan bu yana insanların sayısı çok arttı, XIX. yüzyılda bir milyar eşiğini aştı, bugün de altı milyarın üstünde. Çöller ve kutup bölgeleri dışında bütün kıtalar insan dolu.
Ama insanoğlunun şaşılacak ölçüdeki teknolojik ve sanayi gelişimi, dünyadaki insan sayısının artmasından çok daha anlamlıdır. Mineral olsun (petrol, gaz, kömür), bitkisel olsun (ormanlar, ekilebilen topraklar), hayvansal olsun (balık avlama alanları, otlaklar), doğal kaynakların kullanılma ritmi öyle bir düzende artıyor ve öyle bir hızda devam ediyor ki, bunların bütününün görece kısa bir süre sonra tükeneceğini söylemek pek de yanlış olmaz. |