Kitap Tanıtımı |
Çocukluğumun en çın çınlı resimleri, babamla yaptığımız tramvay gezilerinin alt beyne çökmüş görüntüleriydi... Pazar günlerinin,ama çokluk ilkyaz ve yaz güneşinin bol ışığında tabedilmiş o resimlerin bunca zaman solmadan saklanması çocuk belleğinin birmucizesi olmalıydı... O kent, tarihinin “Latin İstilası”ndan sonra en acımasız istilasını yaşadığının hiç farkında değildi... Belki de kent farkındaydı da, bizo vahim yağmayı çok geç fark etmiştik... Bir dünya ve kültürler başkenti İstanbul, varoşlardan gelen kuşatmanın baskısıyla soluksuz, sur içindeki eski dokuya yapılansaldırılarla bertilmiş, örselenmişti... Aradan geçen yaklaşık yarım asrın nasıl geçtiğini ne İstanbul anlayabildi, ne de o kentin yitip giden insanları... Kenti umarsız kılankuşatılma duygusu, alt beynimde saklı kalan resimleri de ürkütüyordu... Kentin kültür katları ile gencecik bir beynin bilmedenbiriktirdiği o resimler galerisinin kılcal köklerle birbirlerine dokunmaları, düş ve gerçeğin şimşek, şimşek kanadığı dil yağmurlarınadönüşüyordu... (Tanıtım Bülteninden) ) |