Kitap Tanıtımı |
Tuğrul direksiyona geçiyor, iri ellerinin içinde yine kayboluyor kontak anahtarı, yine öne eğiliyor hafifçe aynı anda bana bakıyor. Şu an öyle tesirli ki üzerimde, "Dilruba şimdi ölmen gerekiyor" dese, "Al canımı" diyeceğim. "Dilruba şimdi ölmeye gidiyoruz", dese "Haydi durma!" diyeceğim.
Öyle bakıyor bana, Dilruba beraber ölelim seninle. Dilruba gel yaşamı boş verelim. Seninle ölmek istiyor canım. Ölüme de var mısın benimle Dilruba? Gözlerin boynuma dayanmış bir hançer gibi bakıyor Dilruba... "Gidelim mi?" diyor yalnızca. Ağır ağır yola koyuluyoruz. Ağır ağır konuşuyor bakışları. Tuğrul'dan başka her şey yok oluyor benim için. Güzel yüzünü hafifçe kaldırıp kontrol ettiği şu dikiz aynasını bile kıskanıyorum, baktığı yolu, dudaklarından ağır ağır süzülürcesine dökülen harfleri... Onun varlığının temasa geçtiği en ufak bir ayrıntıyı bile... Ben sevmenin böyle olduğunu bilmiyordum. Çarpılmanın böyle olduğundan haberim yoktu. Tuğrul beni kapısına bir köpek olarak bağlamak isteseydi sesim çıkmayacaktı. |