Kitap Tanıtımı |
1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 4 yaşını tamamlamış olan genç usûl kanunumuz 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu; 4 Ekim 1927 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 7 Nisan 1925 tarihli İsviçre Neuchâtel Kantonu Medenî Usûl Kanunu'ndan tercüme edilmiş, bazı bölümlerinde de Alman ve Fransız Kanunlarından yararlanılmış ve takriben memleketimizde 84 yıl uygulanmış ve artık yaşlanmış olan 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu'muzun yerini almıştır. Böylece, tüm dâvaların yüzde 60'ını teşkil eden özel hukuk ihtilâflarından doğan dâvalarda izlenecek prosedürü düzenleyen 6100 sayılı Kanun, yargılama hukukunun artık temel normunu oluşturmuş bulunmaktadır.
Medenî usûl hukuku sahasının kaynağını teşkil eden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu; 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu'nun büyük oranda omurgasını mahfûz tutmakla beraber, adaletin gerçekleşmesini temin edici, aksayan yönlerini giderici, usûl ekonomisine hizmet eden, Türk Hukukunda ilmî ve kazaî içtihatlarla yüzyıla yakın kabul gören hukuk hayatının tezahürü kimi kurumları kanunî olarak ihdâs eden kimisini de disipliner mahiyette terbiye eden bir içeriğe sahiptir. Eksiklikleri ve mühim çıkmazları da mevcut olan ve fakat 1086 sayılı eski Kanunu'muz gibi belki 36 kez tâdile uğrayarak olgunlaşacak ve belki de yerini sosyal bilimlerdeki baş döndürücü devinimle başka bir usûl kanununa bırakacak olan 6100 sayılı Kanun'un getirdikleri ve götürdükleri bir yana, hakikâtta bu Kanun şu an yürürlüktedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, yürürlüğe girmesinden bu yana bazı değişikliklere uğramıştır. 2011 yılında Kanunun temyiz incelemesi ve duruşmaya ilişkin 369. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan -yirmibin- ibareleri -altmışbin- olarak değiştirilmiş, 370. maddenin düzelterek onamaya ilişkin ikinci fıkrası değiştirilmiştir. Ayrıca bölge adliye mahkemelerinin, göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağına ilişkin Geçici 3. madde eklenmiştir. 2012 yılında Kanunun ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarında göreve ilişkin 3. maddesi Anayasa Mahkemesi Kararıyla iptal edilmiş, benzer şekilde Kanunun adli tatil süresini düzenleyen 102. madde hükmünü değiştiren 8/8/2011 tarihli ve 650 sayılı KHK md. 33 hükmü de Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Yine 2012 yılında Kanunun ön incelemenin kapsamını düzenleyen 137. maddenin birinci fıkrasına, ön inceleme duruşmasına ilişkin 140. maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasına ve basit yargılama usulünde ön inceleme ve tahkikatı düzenleyen 320. maddenin ikinci fıkrasına -veya arabuluculuğa- ibaresi eklenmiştir. 2013 yılında Kanunun adli tatil süresini düzenleyen 102. maddesi yeniden düzenlenmiş, engelli bireylere yönelik ibarelerin değiştirilmesi amacıyla, bizzat isticvap olunmaya ilişkin 172. maddenin ikinci fıkrasında yer alan -sakatlık- ibaresi -engellilik-, hasta ve engellilerin yeminine ilişkin 235. maddenin başlığında yer alan -özürlülerin- ibaresi -engellilerin-, maddede yer alan -özürlü- ibaresi -engelli- ve tanıkların mahkemede dinlenilmesine ilişkin 259. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan -özürlü- ibaresi -engelli- olarak değiştirilmiştir. Ayrıca 2013 yılında Kanunun adli yardımdan yararlanacak kişileri düzenleyen 334. maddenin birinci fıkrasında yer alan yer alan -haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak- ibaresi -taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması- şeklinde değiştirilmiş, -Adli yardım talebinin incelenmesi- başlıklı 337. maddenin birinci fıkrasına iki cümle eklenmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında değişiklik yapılmıştır. 2013 yılında son olarak, adli yardımla ertelenen yargılama giderlerinin tahsilini düzenleyen 339. maddeye ve bozmaya uyma veya direnme kararına ilişkin 373. maddeye bir fıkra eklenmiştir. 2015 yılında, devlet aleyhine tazminat davası açılacağı mahkemeye ilişkin düzenlemeler içeren 47. maddenin birinci fıkrası değiştirilmiş, son olarak -kısmi dava- başlıklı 109. maddenin talep konusunun miktarının, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğu durumlarda kısmi dava açılamayacağına ilişkin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu Kanun'un; lafzıyla ve ruhuyla, metnini ve kanun koyucunun iradesini doğru şekilde okuyucuya iletmek maksadıyla, mevzuat kirliliği içinde hukukçuların istifadesine sunulmasında fayda görülmüş ve Kanun ile ilgili mevzuattan müteşekkil bu derlemenin ikinci baskısı, Adalet Yayınevi tarafından neşredilmiştir.
Başvuruculara faydalı olması temennisiyle, Kanun'un ihdâsında ve neşrinde emeği geçenlere teşekkür ederiz. |