Kitap Tanıtımı |
1902-1976 yılları arasında yaşayan Emile Benveniste, çok genç yaşta (1927) College de France'ta Hint-Avrupa dilleri üstüne karşılaştırmalı dilbilgisi dersleri vermeye başladı. Bunu, yine aynı okulda verdiği genel dilbilim dersleri izledi. Yayınlanan iki yüzü aşkın makale ve bilimsel incelemesi, göstergebilim ve anlambilimden oluşan çift yönlü bir dilbilimden yola çıkar. "Genel Dilbilim Sorunları"ndan ("Problemes de Linguistique Generale" iki cilt, 1966-1974) derlenen bu kitap, yapısalcılık'ın tarihçesini ve Saussure sonrası dilbilimin gelişimini inceliyor; Benveniste'in toplum-dil ilişkisi ve arıların dilleri üstüne araştırmalarına, P. Daix ve G. Dumur'un kendisiyle yaptığı söyleşilere de yer veriyor. Çalışmaları ve incelemeleri ile Benveniste, çağımızın en önemli dilbilimcileri arasında yeralmaktadır.
Tadımlık
GENEL DİLBİLİMDE SON EĞİLİMLER
Yirmi otuz yıldır dilbilim öylesine hızlı gelişti ve alanını öylesine genişletti ki, ele aldığı konuların kısa bir dökümü bile başlı başına bir yapıtın boyutlarını alabilir ya da yapılan çalışmaların kuru bir sıralamasına dönüşebilir. Elde edilen sonuçları özetlemek bile sayfalar doldurabilir ve belki de öz gözden kaçırılmış olur. Dilbilimsel üretimin nicel artışı o kadar fazla ki yıllık kaynakçayı içeren kalın bir cilt bile tüm çalışmaların dökümünü yapmaya yetmiyor. Belli başlı ülkelerin şimdi kendi yayın organları, dizileri ve yöntemleri var. Betimleyicilik çabası tüm dünyada sürdürüldü ve yaygınlık kazandı: Langues du monde'un (Dünya Dilleri) son baskısı, yapılan ve daha yapılması gereken birçok çalışma konusunda çok aydınlatıcı. Dil Atlasları ve sözlükler çoğaldı. Tüm alanlarda bilgi birikimi gitgide daha kapsamlı yapıtlara olanak sağlıyor: dört ciltlik bir çocuk dili betimlemesi (W.F.Leopold), yedi ciltlik bir Fransızca betimlemesi (Damourette ve Pichon) yalnızca birer örnek. Bugün önemli bir dergi yalnızca Amerika yerli dillerine ayrılabiliyor. Afrika'da, Avustralya'da, Okyanusya'da dilsel biçimlerin dökümünü büyük ölçüde zenginleştiren soruşturular yapılıyor. Buna koşut olarak, insanlığın dilsel geçmişi dizgeli bir biçimde araştırılıyor. Anadolu'da konuşulmuş çok sayıda eski dil Hint-Avrupa ailesine bağlandı ve kuramı değiştirmekte. İlk örnek Çince'nin, Malezya-Polinezya dilinin, kimi Amerika yerli dillerinin aşamalı olarak oluşturumları, belki de yeni tarihsel sınıflandırmalara, vb. yol açabilir. Ama bu araştırmaların daha ayrıntılı bir dökümü yapılabilseydi, çalışmaların çok farklı olduğunu görebilirdik: kimi yerde 1910'larda yapılan incelemeler sürdürülmekte; kimi yerde "dilbilim" terimi bile eskimiş olarak görüldüğünden reddedilmekte; kimi yerde ise yalnızca "sesbirim" kavramına ciltler ayrılabilmekte. Çalışmaların çoğalması, yirmi otuz yıldır dilbilim yöntemi ve anlayışının geçirdiği kökten değişimleri ve bugün dilbilim alanındaki anlaşmazlıkları ortaya koymaktan çok bunları gizliyor. Girişimin önemi ve bugünkü tartışmaların öbür bilim dallarına yapabileceği etkiler de dikkate alındığında, dilbilimdeki yöntem sorunları üstüne yapılan tartışmaların sonuçta tüm insan bilimlerini kapsayacak bir gözden geçirmeye başlangıç niteliği taşıdığını düşünebiliriz. Bu nedenle, çok teknik terim kullanmaksızın, özellikle genel dilbilim araştırmalarının özünü oluşturan sorunlar ve dilbilimcilerin konularına ilişkin görüşleri ve çalışmalarının aldığı yön üstünde duracağız. |