Kitap Tanıtımı |
Monsenyör tam kendisine takdim edilen yeni bir pembe şarabı tadıyordu ki ben büyük bir cesâretle ve damdan düşercesine, kendisine: Monsenyör! Muhamed, sizce, kendisine Allah tarafından vahyolunan bir peygamber miydi, değil miydi? diye sordum Masadakilerde belirgin bir kıpırdama oldu Monsenyör mütebessim, gözlerimin içine bakarak: II létait bien sûr. Dieu Merci quII létait. yâni Tabiî ki öyleydi. Allaha hamd olsun ki öyleydi dedi. Sonra iki eliyle Arşövek elbisesinin göğsünden tutup, bu resmî elbisenin kendisine nasıl bir hapishâne olduğunu telmih edercesine, elbisesini salladı: Mais que puis je faire moi? yâni Ama ben ne yapabilirim ki? diye ilâve etti. O anda Monsenyörün vechinin aslında pek nûranî olduğunu teşhis ve tesbit ettim. Kalktım; Kelime i Şehâdeti bir başka türlü ama şek ve şüpheye mahal bırakmadan beyan ve ifâde etmiş olan bu müslüman kardeşime bir müslüman şefkatiyle sarıldım. |