Kitap Tanıtımı |
Ayhan Kırdar, 1956 sonrasında yayımladığı şiirleriyle adından söz ettiren şairlerden biridir. Şiirsiz bir hayatı düşünemeyen ve ideal şiiri bulma amacında olan şair, kendine özgü duyuş tarzı ve güzel mısra yaratma yeteneği ile o yıllarda "yeni kuşak'ın kuvvetli şair"lerinden biri olarak kabul edilir. Garip, İkinci Yeni, toplumcu gerçekçi şairlerin eser verdikleri bir dönemde Ayhan Kırdar, bu eğilimlerin dışında kalarak ve hece şiirinin duyarlılığına yaslanarak yeni bir söyleyişi yakalamaya çalışır. Kırdar, kendinden önce var olan geleneği dışlamak, reddetmek yerine bu anlayışların kendine uyan yönlerini alıp bundan kendince bir senteze varma yoluna gider. Bu tutum, onun şiirini hem geleneğin içinden beslenen bu yönüyle de okura aşina gelen ama aynı zamanda şairin kendine özgü söyleyişi ile öncekilerden farklı bir şiir karşısında olunduğunu duyuran bir görünüme sahip kılar. Ayhan Kırdar, şiirinde aşırılıklara kaçmayan ve her şeyi ölçülü kullanmaya çalışan dengenin şairidir. Şiirlerinde aşk, ölüm, korku, tabiat, yalnızlık, zamanın akışı, kaçış, günah duygusu, Tanrıyı arayış, savaş, yoksulluk gibi daha çok karamsar ve bunalımlı konulara yer veren Kırdar'ın şiiri içinde hep bir umut ışığını taşıması yönüyle "geceye çizilen güneş" gibidir. |