Kitap Tanıtımı |
Sina Akyol, arka kapak yazısında şöyle diyor Hüsnü Bakal ve şiiri için:
Şimdilik, kırk iki yıl.. ve bir "ilk" kitap.
Bu demek ki, durmasını.. beklemesini biliyor.
Öyleyse, "ileri" yaşların "hezeyan"ı da değil bu şiirler.
Yurt dışına on yedi yaşındayken çıkan, Türkiye ye otuz beşinden sonra dönen; Finlandiya, İsviçre ve Almanya tecrübesine "işletme öğrenimi"ni de katan bir olgunlukla karşı karşıyayız.
(Bu bir yapıdır ve şiire doğal olarak yansır.)
"Savat", "maktel", "anasır", "gramer", "sonurgu", "asimetrik", "tun", "sin", "apre", "argon", "balast", "entegre", "falya", "dalgır", "faseta", "sarban", "zincifre", "asorti", "merkezkaç", "kohenit", "çekül", "cm", "diaspora", vb. sözcükleri tanık göstererek söylüyorum; şiirimizin o hayli alışılmış sözcüklerine ciddi oranda uzak duran sözcüklerle yazıyor. Öyleyse "farklı" bir şiire varmaması imkansız(dı). Demek istediğim şu: "Tipik Türk şiiri" değil yazdığı (Yunus Emre yi biliyor); peki, "Avrupalı bir şiir" mi, o da değil bence. İşte bu nedenle, hayli "yenice" bir şiirle yüz yüzeyiz, diye düşünüyorum. (Yer yer epeyi sert.. fakat bir o kadar da kırılgan, ince.)
En belirgin yanı, riskli.. fakat kendine güven duyan bir şiir olması.
Bence ortası yok Hüsnü Bakal ın; ya benimsenecek ya da reddedilecek bir şiir onunki. Demek ki, sıradan hiç değil. Bu nedenle de, reddedilse bile kabul görecek bir şiir.
Öyleyse hoş geldi. |