Kitap Tanıtımı |
Mistik tonlamalı gündüz düşlerinin, somut bir Beyoğlu gerçeğiyle birbirine geçtiği bir ´uzam´da yaşanır Fındık Sekiz´de. Destansı / masalsı, bir o kadar da kanlı canlı / külhanca bir ortamdır bu. ´Zaman´ ise, dünden bugüne, oradan da yarına akmaz metinde. "Ben, geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman kavramlarından da hoşlanmam. İstediim zamanlarda yaşarım," der Fındık Sekiz´in yazarı. Onun metinlerinde zaman tümüyle iç dünyanın, düşsel yaşamın ´özgür´ zamanıdır; kurmaca dünyasının saatine ayarlıdır.
Bu ´zamansız´ dünyayı, alabildiğine özgür / uçuk / alaycı / külhan ve bir o kadar da şiirsel bir imge / simge / alegori ağıyla oluşturur yazar. ´Gemi´ alegorisiyle başlar anlatı. Mistik simgeler ve alegorilerle dokunmuş başlangıç tümceleri, bir yaşam yolculuğunu, toplumsal yozlaşmayı ve tüm bunların içinde kozmik bir bilincin varlığını haber verir: Gemi, yol, tan yeri, yunus, adak, ´sekiz´, gönlün sezgisel terazisi, geminin gidişini engelleyen sosyolojik dalgalar, fırtına, kasırga, oyun, aşk, düş, rüya, hayal, Mısır, İnka, Harut, Marut... tümüyle metaforik bir dünya oluştururlar metnin başında: Ana anlatının imge düzlemindeki özeti gibidir bu.
"Düşle yaratılmamış, gerçeklikten devralınmış bir dil ülke. Steinbeck´in Sardalye Sokağı, Amado´nun Bahia´sı, Marguez´in Maconda´sıyla karşılaştırılabilir. "Böyle diyor eleştirmen, Ağır Roman´la ilgili olarak. Fındık Sekiz´de, Metin Kaçan´ın bir önceki romanındaki dil özellikleri sürer. Gerçekten de, içinde kanlı canlı sözcüklerin neredeyse somutlaştığı, dilden insanlar, dilden uzamlar içerir onun metinleri.
-Yıldız Ecevit-
(Arka Kapak) |