Kitap Tanıtımı |
İlk inen âyetler arasında Rab-kul ve insan-eşya ilişkisine dair hükümler de bulunduğu için fıkhın tarihçesi Mekke dönemiyle başlamış olmaktadır. Kur’ân’ın Medine döneminde yoğunlaşacak olan normatif düzenlemeleri genellikle çerçeve hükümler koymak şeklinde olmuş, ayrıntılar Hz. Peygamber tarafından beyan edilmiştir. Rasûl-i Ekrem’in irtihalinden sonra sahâbe, karşılaştıkları olayları iki ana kaynağa bağlı kalarak çözümlemeye çalışırken önemli bir kısmı, reye başvurup aklî ve gâî istidlâl yollarını da kullanırken bazıları da rivayetlerle yetinip lafzî yoruma ağırlık verme ve reyden uzak durma tavrını benimsemişlerdir. Onların bu tutumları, tâbiûn döneminde ehl-i hadis ve ehl-i rey diye anılan iki farklı eğilimin doğmasına yol açmış, bu eğilimler de ikinci yüzyılın ortalarından itibaren birçok fıkıh mezhebinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Tarihî, siyasî, coğrafî ve ictimaî sebepler yanında usulî özellikleri ve furû açılımları sebebiyle bu mezheplerden dördü, Müslüman toplumlarda istikrar kazanmış ve onların ibadet ile hukuk hayatlarını düzenlemiştir. Bazı araştırmacılar tarafından “Mezhepleşme ve buna bağlı taassubun etkisiyle IV/X. yüzyılda ictihad kapısının kapatılması sonucunda fıkhın durağanlaştığı” iddia edilse de hem mezhep içi tahrîc hem bağımsız ictihad hem de kurumsal fetva faaliyetleriyle fıkıh, canlılığını korumaya devam etmiş ve tarih boyunca Müslümanların hayatlarının ve hukuk dünyalarının kurucu aktörü olma özelliğini kaybetmemiştir. Medeniyet çatışmaları eksenindeki küresel dayatmalar ve Batılılaşmış yerli elitlerin baskıcı tutumlarına rağmen fıkıh, dünyadaki büyük hukuk sistemlerinden biri olarak bugün de İslâm dünyasına rengini vermeye devam etmektedir. Elinizdeki kitap, Sahâbe ve Mütekaddim Fukaha Dönemi, Müteahhir Fukahadan Modern Zamanlara ve Yeni Zamanlar başlıklarını taşıyan üç bölüm altında, fıkhın bu on beş asırlık tarihî serüvenine dair bazı araştırmalardan oluşmaktadır. (Tanıtım Bülteninden) ) |