Kitap Tanıtımı |
Başlangıçta pişmiş bir balçıktan başka bir şey olmayan insan; yüce yaratıcının kendisine ruhundan üflemesiyle ceset ve candan ibaret bir mahlûk olmaktan çıkarak akıl, vicdan ve iradeye kavuşmuş; meleklerin dahi secde ettiği bir mertebeye ulaşmıştır. Üflenen ruhla birlikte insan; aklını, vicdanını ve iradesini kullanma sorumluluğunu da sırtlanmak durumunda kalmış böylelikle de tabiatı itibariyle hem iyiliği hem kötülüğü bünyesinde barındıran tek varlık olmuştur. Onu diğer bütün varlıklardan ayıran ve “eşref-i mahlûkat” yani “en şerefli mahlûk” yapan da birbirine zıt bu iki kavramı bir bedende barındırıyor oluşudur. İnsanın ruhunda var olan bu çift kutupluluk onun hem en büyük nimeti hem de en büyük trajedisidir.İyilik ve kötülük, ateş ve su, cennet ve cehennem arasındaki insanı sözle doğru yola sevk etmek bir başka ifadeyle ona nasihatte bulunmak başta İslamiyet olmak üzere ilahî ve ilahî olmayan bütün dinlerin temelinde olan ve insana görev olarak yüklenen bir eylemdir. Bu ilahi görevi yerine getirebilmek amacıyla geçmişten günümüze pek çok söz söylenmiş ve yine pek çok eser kaleme alınmıştır. Ancak hiç şüphesiz bu eserlerden en önemlisi, mükemmeli ve meşhuru Ferîdüddîn Attâr’a isnat edilen Pendnâme’dir. (Tanıtım Bülteninden) ) |