Kitap Tanıtımı |
Felsefeyi gerekçelendirmek kaydıyla bütün bilgi türlerinin kaynağı olarak görmek olanaklıdır. Başlangıçtaki bu iç içe olma durumu felsefenin dominat karakteristiği yüzünden hep felsefenin lehine olarak 17.yüzyıla değin sürmüştür. Fakat Descartes’in bilginin değeri problemini felsefeye kazandırması ve metot üzerine yaptığı felsefî discours bilimlerin felsefeden bağımsızlaşmasının da yolunu açmıştır. Başkasının yolunu kullanan kendi evini bulamaz. Bilimler kendi metotlarını oluşturdukları an kendi alanlarının sınırlarını çizmekte ve diğer bilgi dallarından ayrışmaktadır.Felsefe ve bilimin araştırma alanı varlık ve evren dahi olsa kaynağı insan aklıdır. Eğer insan zihnine epoche uygulamak olanaklı olsaydı derhal yeryüzünden bilim ve felsefenin silineceği anlaşılırdı. Bu yüzden bilim ve felsefenin kaynaklarının bir ve aynı olmasından ötürü iki alan arasında birtakım ilişkiler ve paralellikler kaçınılmazdır. Bununla beraber aralarında metot başta olmak üzere birtakım önemli farklılıklar da bulunmaktadır. Öncelikle bilim ve felsefe hazır bir bilgiyle yetinmeyip eleştirel bir yaklaşımla evrensel doğrulara yönelmektedir. Buna bağlı olarak yine her iki bilgi eylemi de aklın ilkelerini ve mantık kurallarını kullanarak evrendeki düzenliliğin nedenlerine ve yasalarına varmak istemektedir.Felsefenin amacı bir bütün olarak varlığı ve evreni açıklamak iken bilimin ereği evrende olup biten olguları evrensel bilim yasaları çerçevesinde açıklayabilmektir. Bu nedenle bilim, herkes tarafından gözlenme ve experimente edilme olanağı sunan nesne, nesneler arası ilişki ve fenomenlerden hareket etmek zorunda kalmaktadır. Bu ise bilimin olabildiğince spekülasyondan uzak ve objektif olmasını temin etmektedir. Diğer taraftan bilim, varmış olduğu sonuçları olgular tarafından doğrulanıp doğrulanmadığına göre test etmekte oluşu ona bir ide olarak kesinlik kazandırmaktadır. (Tanıtım Bülteninden) ) |