Kitap Tanıtımı |
Türk Hukukunda Tefecilik Suçu ismiyle hazırlanan bu çalışma, 27.06.2016 tarihinde Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü nezdinde, jüri üyeleri önünde savunularak oybirliği ile kabul edilmiştir. Tezler genel olarak jüri heyeti tarafından kabul edildiği şekliyle yayınlanırlar. Bu eserde tezin savunmasından sonra orijinal başlığı değiştirilerek Faizin Tefecilik Suçu Bakımından Değerlendirilmesi adı kullanılmıştır. Zira tefecilik faiz ile doğrudan alakalıdır. Bu suçun temelinde yatan faiz ve beraberinde bir takım özel hukuk müesseseleri suçun izahında oldukça önemlidir. Biz de tefecilik suçunun özel hukuk temelli bir suç olmasını vurgulamak amacıyla çalışmanın adını bu şekilde değiştirmeyi uygun bulduk. Diğer yandan tezin yayınlanmasından sonra yeni çıkan kaynaklar da eklenerek çalışma güncel hale getirilmiştir.
Tefecilik suçu Türk Hukuku'nda ilk olarak 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu'nda tanımlanmıştır. Daha sonra 90 sayılı KHK da ve nihayet 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 241'de yeniden düzenlenmiştir. Çalışmamızın temel esasını da TCK m. 241 hükmü oluşturmaktadır. Bu kapsamda tefecilik suçunun unsurları doktrin ve uygulamadaki tartışmalı hususlara da değinilmek suretiyle suç teorisine uygun bir şekilde incelenmiştir. Bununla birlikte 2279 sayılı Kanun ve 90 sayılı KHK kapsamında tefecilik suçunun nasıl düzenlendiği hususuna da değinilmiştir.
Tefecilik suçu temelinde faiz konusunu barındırmaktadır. Ancak her türlü faiz alacağı tefecilik suçu kapsamında değerlendirilemez. Biz de çalışmamızda genel itibariyle kanunların cevaz verdiği faiz alacağı ile tefecilik suçunun özünü oluşturan faiz arasındaki farkı ortaya koymaya çalıştık. Bununla birlikte tefecilik suçunun özel hukukla da bağlantısı bulunmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda tefeciliğin faiz, aşırı yararlanma, ödünç sözleşmesi gibi özel hukukla bağlantılı olan kavramlarla arasındaki ilişkiye özellikle değinilmiştir. Çalışmamızda genel olarak suçun unsurlarına ilişkin tartışmalı noktalar kendi kanaatimizle birlikte doktrinde yer alan görüşler ve Yargıtay uygulamaları göz önüne alınarak verilmiştir. Bununla birlikte tartışmalı bazı noktalarda bir takım çözüm önerilerinde de bulunulmuştur. |