Kitap Tanıtımı |
Benim için yazmak, yapboz oynamak gibi bir şeydir. Yapbozdaki resim daha önceden bellidir aslında. Yapılmış olan resmi bozarsın ve sonra da çok büyük bir işmiş gibi dağılmış parçaları uygun yerlere yerleştirerek, zaten önceden belirlenmiş resmi ortaya çıkartırsın. Sonra da o resmi kendin yapmış gibi büyük keyif alırsın. Ben de bu şekilde yazdım. Kelimeler zaten oradaydı, içimden aktı ve sonra kendisine uygun bir yerde toplandı. Kimi zaman çok hızlı aktılar, öyle hızlı ki, kağıt parçalarına alelacele aldığım notları sonradan okumakta zorlandım.
Anladım ki, parmakların hareketleri kelimelerin hızına yetişemiyor.
Yolunu bulduğunda o ölçüde hızlı akıyor ki kelimeler, etraftaki herşeyi kendisine katıp götüren sel suları gibi adeta.
Sen bir şey yapmıyorsun aslında. Tek yapman gereken geldikleri anda kaydetmek ve onları bütünün içinde uygun bir yere yerleştirmek.
Kafanın içinde koşan atlara yetişmen gerek. Sonra da o atları dizginlemen. Bu, insana ilahi bir süreç gibi geliyor ve müthiş bir akış halinin hazzını yaşatıyor. İçinden geçen kelimeler sanki bir nehir gibi akıyor.
Böyle bir halde yazabilmek için konuyu çok sevmek gerek. Deyim yerindeyse, yazdığın konuya aşık olman gerek. Çünkü bu aşk kelimeleri harekete geçiriyor ve sonra o ilahi titreşimleri kalbinde hissediyorsun.
Bilmediğin bir denizin ortasına akıyor içindeki kelimelerden oluşan nehir ve sana şu ilahi sözleri fısıldıyor adeta: Harıl harıl koşanlara, kıvılcım saçanlara, ansızın sabah baskını yapanlara, tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına dalanlara yemin ederim ki Bir topluluğun ortasına daldım bu şekilde, kafamın içindeki harıl harıl koşan, kıvılcım saçan, tozu dumana katan atlara yetişip ve yemin ederim ki, nankör değilim!
Ve yine yemin ederim ki, bu kitabı yazmaya başlarken ülkemizdeki gizli örgütler, tapınaklar ve sahte tarikatlar gerçeğine ışık tutacağım aklımın köşesinden bile geçmemişti. Gizli örgütlerin bütün foyasını bir çırpıda meydana çıkaracağım nereden aklıma gelsin?! Yaza yaza anladım ki, gizli kalan bir şey de yok maalesef
Tamamen zevk için ve çok keyif alarak, eğlenerek yazdım bu kitabı. Kimseye bir ders vermek niyetinde değilim. Bu zamana kadar kitabımı yayınlatmak gibi bir derdim de yoktu. Zira altı yıl bekledim. Bu konuda başka bir mizah kitabı bulur muyum, dedim. Bekledim, göremedim. Göremeyince de en sonunda benimkisi yayınlansın istedim.
Kahramanları gibi kitabın konusu da asi olduğu için, sevgili kitabım Saldım çayıra, mevlam kayıra! diyerek aldı başını gitti işte.
Yazma işlemi tamamlandığında ortaya çıkan sonuca, kendim bile hayret ettim. Ne yalan söyleyeyim, biraz da havaya girdim. Şimdi ise havamı söndürmek istiyorum.
Egomu törpülemek için yayınlatmak istedim bu kitabı. Beni
eleştirileriyle yerden yere vuracak okuyuculara da, beni beğenileriyle
övecek, pohpohlayacak okuyucalara da aynı mesafede durabilmeyi
öğreneceğim. Tamam kardeşim sen kendi egonla uğraş da, biz ne
yapacağız bu kitabı? diyenler içinse pek çok alternatif var. Bazıları sadece
bakacak. Sayfaları şöyle bir karıştıracak. Bazıları gülerek okuyacak.
Bazıları biraz alınacak, havadan nem kapacak. Bazılarıysa eskisinden
daha çok aynaya bakacak, bakmak zorunda kalacak. Ama sanırım bu
kitabı okuduktan sonra, artık hiç kimsenin kafasında gizli örgütlerle
ilgili tek bir soru işareti bile kalmayacak. Çünkü bol miktarda ünlem
işareti oluşacak okuyucuların nöronlarında. |