Kitap Tanıtımı |
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesinin 9. cildi de okuyucusu ile buluştu... Her cildi ile ayrı bir dünyaya pencereler açan bu klasik eserin tamamlanmasına yalnızca bir cilt kaldı. İlk sekiz kitapta Evliyâ Çelebinin kaleminden çıkma olduğu kabul edilen yazmalar esas alınmıştı. Son iki kitapta böyle bir olanak ortadan kalktığı için üç ayrı nüshanın mukayeseli olarak yansıtılması yöntemi benimsendi. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, bizi kendi dünyasında kendi alışkanlıklarıyla ve kendi dili ile ağırlamaya devam ediyor.
Tadımlık
Giriş
10 ciltlik Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi'nin sondan bir önceki cildi, uzun bir uğraştan sonra nihayet okuyucuyla buluştu. Böylesine büyük bir çalışmanın sonunu görür hale gelmiş olmaktan dolayı son derece sevinçli ve mutluyuz.
Bu cildin içinde Evliyâ Çelebinin İstanbuldan hareketle Kütahya, Afyon, Manisa, İzmir, Sakız, Kuşadası, Aydın, Tire, Denizli, Muğla, Bodrum, Ege adaları, Isparta, Antalya, Alanya, Karaman, Silifke, Tarsus, Adana, Maraş, Antep, Kilis, Haleb, Lazkiye, Şam, Beyrut, Sayda, Safet, Nablus, Kudüs, Medine, Mekke ve civar yerlerin seyahatleri bulunmaktadır.
Osmanlı döneminde ilk cildi 1896 yılında eski harflerle basılan Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesinin IX. cildi, Cumhuriyet döneminde yeni Türkçe harflerle 1935'te basılabilmiştir. Bu gecikmedeki başlıca sebeplerden birinin ne olduğu IX. cildin orijinal yazmaları görülünce daha iyi anlaşılmaktadır. Evliyâ Çelebinin kendi el yazısı olarak kabul edilen ilk 8 ciltten sonra otoğraf (S) kabul edilen IX. ve X. ciltler bulunamamıştır. Bu sebepten dolayı elinizdeki kitap diğer yazma nüshalar arasında muteber kabul edilen üç nüsha tercih edilmiş ve bunların birbirlerine üstünlüklerine bakılmıştır. Bu yayından önce sıkça kullanılan ve muteber kabul edilen Yıldız (Y) nüshasının da (Bağdat 306) tek başına yeterli olmadığı görülmüştür. (Bu konuda daha geniş açıklama için Robert Dankoffun bu ciltteki yazısına bakınız.)
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi'nin IX. cildi de daha önce yayımlanan ciltlerde olduğu gibi basit çeviriyazı sistemiyle hazırlanmıştır. Bu cilt, orijinal yazma olarak kabul edilen nüsha (S) kaybolduğu için Yıldız (Y), Hacı Beşir Ağa (Q) ve Pertev Paşa (P) nüshaları birbirleriyle eşit değerde görülerek hazırlanmıştır.
Yıldız nüshası (Y): Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Bağdat Köşkü bölümünde 306 numarada kayıtlı olan nüshanın özellikleri şöyledir: 315x205 mm boyutlarında, 387 yaprak ve 29 satırdır. Miklepli, kahverengi deri cilt içindedir. H. 1165/M. 1751-52 yılında aharlı krem rengi kağıda Hacı Mehmed tarafından Nesih yazıyla istinsah edilmiştir.
Pertev Paşa nüshası (P): Süleymaniye Kütüphanesinde Pertev Paşa bölümünde 462 numarada kayıtlı olan bu nüshanın özellikleri şöyledir: Yazı alanı 295x175 mm, dış ölçüleri 380x245 mm., 3+158 yaprak, 48 satırdır. H. 1155/M. 1742 yılında Hâfız Ahmed tarafından Nesih yazıyla istinsah edilmiştir.
Hacı Beşir Ağa nüshası (Q): Süleymaniye Kütüphanesinde Hacı Beşir Ağa bölümünde 452 numarada kayıtlı olan nüshanın özellikleri: Yazı alanı 269x253 mm, dış ölçüleri 280x173 mm., 3+158 yaprak, 48 satırdır. Tezhipli, meşin ciltlidir. H. 1158/M. 1745 yılında Nesih, Nesih yazıyla istinsah edilmiştir.
Bu üç nüshadan edisyon-kritik yapılırken dipnot kullanılmadan, tercih belirtilmeden ve okuyucu yönlendirilmeden orjinal yazmada yırtıldığını tahmin ettiğimiz yerlerde, nüshalarda ortak boşluklar varsa [[(---) (---) (---)]] işareti kullanılarak gösterilmiştir. Müstensihler tarafından değişik doldurmalar varsa değişik fontlar ve gri tonlar kullanılarak aynı satırda metin verilmeye çalışılmıştır.
Her üç nüshanın başında bulunan fihristten sadece Yıldız nüshasının (Y) başındaki fihriste bu ciltte yer verilmiştir.
XVII. yüzyıl Anadolu Türkçesi ile birlikte biraz da Evliyâ Çelebi'nin bizzat kendisine has üslûbunu yansıtan büyük hacimli böyle bir eserin, yeni Türkçe harflere aktarılmasının ne denli zor bir iş olduğu herkesçe teslim edilen bir gerçektir. Metnin eksiksiz yansıtılmasıyla birlikte yayın ilkeleri açısından; dil özellikleri, ses yapısı ve dönemin öbür dil hususiyetlerinin yanı sıra, ortaya okunabilir ve anlaşılabilir bir metnin konulması gerekmektedir.
Hazırlanan bu çalışma ne tenkitli bir neşir; ne de özgün bir "dil" çalışmasıdır. Üç nüshanın da göz önüne alınması, Evliyâ Çelebi'nin el yazısı kabul edilen nüshanın kaybolmasından dolayıdır. Bu çalışmayla tarih, edebiyat, sosyoloji, antropoloji vb. sosyal bilimlerin hemen her dalı ile uğraşan kişilerin rahat okuyup istifade edebilecekleri eksiksiz bir metnin ortaya konulması hedeflenmiştir. Dolayısıyla tenkitli bir metin neşrinde istenen değerlendirme ve özellikler bu metinde bulunmamaktadır. Bu kitap hazırlanırken şu hususlara dikkat edilmiştir:
Metnin kolay okunmasını sağlamak maksadıyla okuyucuyu gereksiz biçimde yoran çeviriyazı işaretlerine, zarurî haller dışında yer verilmemiştir.
Metin içinde /é/ (kapalı /e/)'ler /e/, /ñ/ (geniz /n/)'leri /n/ bazen /n[g]/ olarak okunmuştur.
Asıl metinde aynı kelimeler, zaman zaman farklı imlâ ile yazılmışlardır. XVII. yüzyıl dil zenginliğini korumak için bu kelimelerde hiçbir tasarrufta bulunulmamış ve imlânın aynen yansıtılmasına özen gösterilmiştir.
Evliyâ'nın özellikle harekelediği ama bugün farklı bir imlâ ile yaşayan kelimelerde, asıl imlâ olduğu gibi aktarılmıştır. Ayrıca yer ve kişi adlarında da Evliyâ'nın imlâsı esas alınmıştır.
Eserde mevcut çıkmalar (derkenar) metnin içine yerleştirilmiş ve { } işaretiyle çıkma olduğu gösterilmiştir. (Bu konuda daha geniş açıklama için Robert Dankoffun bu ciltteki yazısına bakınız.)
Metinde onarma yoluna gidilmemiş, metnin anlaşılırlığını sağlamak için bazı kelimelere harf ilâvesi yapılmış ve bu da [ ] içinde gösterilmiştir.
Metinde geçen âyetlerin Arapça asılları dizilerek, dipnotta sûre adları ve âyet numaraları ile anlamları verilmiş; ancak diğer Arapça ve Farsça ibare, deyim, vecize vb.nin metin içinde çeviriyazısı konulmuştur.
Hazırlanan eserin kolay kullanılması için baş tarafına, aslında bulunmayan geniş bir "İçindekiler" ile sonuna da "Dizin" ilâve edilmiştir.
Bütün yardım, dikkat ve ga |