Kitap Tanıtımı |
Pantolon cebinde duran tabancayı çıkardı ve inceledi. Bugün doğum günüydü. Annesi ve babası yirmi bir yıl önce belki de burada durmuştu. Annesinin sesini ve kibrit kutusunun içindeki altınların şakırtısını duydu. Parmaklığa tırmanırken babası arkasından sesleniyordu. Tabanca suya düştü ve battı, tıpkı annesinin şans paraları gibi ışıldayarak. Gözünü aşağıya dikti, hiçbir şey göremedi. Bir el ona uzandı, ama o düşmüştü. Su sıcaktı, uğultulu bir sessizlikle Wilburu içine almıştı.
Gözünü New Yorkta bir hastanede açan yirmi yaşındaki Wilbur geçmişiyle hesaplaşmaya girişir. Hiç tanıma fırsatını bulamadığı İrlandalı annesinin ölümü ve İsveçli babasının sırra kadem basışıyla başlayan, sonuna kadar temposunu hiç düşürmeyen hikâye okuru, edebi bir ustalıkla kurgulanmış yirmi yıllık bir zaman diliminin içinden geçirerek adım adım hem bir Bruce Willis hayranı olan, onunla bir alter ego ilişkisi kuran, umudu müzikte ve aşkta bulan kırılgan Wilburun, hem de onunla yolu kesişen onlarca figürün dünyasına götürüyor. Henüz yirmi yıllık bir hayatın kırsaldan, şehirlerden, hastanelerden, okullardan, ıslahevlerinden, otellerden geçen uğrakları kimi zaman trajik, kimi zaman komik hikâyelerin eşliğinde Amerikadan İrlandaya, oradan da İsveçe uzanıyor.
1958 Zürih doğumlu Rolf Lappertin 2008de 1. İsviçre Kitap Ödülünü kazanan bu romanı medyanın seçkin eleştirmenlerden övgü almış bir yapıt. Yazarın kullandığı anlatım yöntemleri ve araçlarının zenginliği uzun soluklu bir gerçekçiliğe işaret ederken okuma serüvenini çekici ve sürükleyici hale getirmeyi de ihmal etmiyor. |