Kitap Tanıtımı |
Ondan bana ilk söz eden, Bilge Karasu olmuştu. 1970´lerin başında, Ankara´da, bir avuç seçkin kafanın tanıdığı özel, gizemli bir insandı. 1981´de tanıştık. Görüşmelerimiz, kişiliğinin ne denli güç, çetrefil olduğu konusunda belli bir kanı oluşturdu zihnimde. Kim, ne dereceye kadar kendisine yaklaşabilmiştir kestiremem, bütün bildiğim; kimseyi kendisine yaklaştırmamak konusunda kararlı ve başarılı biri olduğuna inandığımdı.
Gözüpek, sağlam bir hukuk adamı olarak yıllarını adalet dünyasına vermiş, emekli olunca da, güne dek biraz geride tuttuğu sanatçı kimliğinin bir ölçüde devreye girmesine izin vermişti. Bir ölçüde, diyorum, çünkü Ertuğrul Oğuz Fırat yaptıklarıyla tanınmayı hemen hemen istememiş biridir. İletişime hepten kapamamıştır izlerini, gelgelelim onlara ulaşılmasını, karmaşık bir labirenti katetmeyi göze alanlar için -gene bir ölçüde- mümkün kılma yoluna gitmiştir. |