Kitap Tanıtımı |
Kasım başlarında ılık bir sabah, seyis ağabeyimi ava götürecek atını getirdiğinde sundurmanın dışında, ilerlemiş yaşı yüzünden neredeyse kör olmuş Labrador tembel, yaşlı Caesar´ı, beni fark eden tek köpeği (çünkü çoğu köpek benden kaçar, etrafımdaki daha mutlu insanlara yaltaklanırdı) seviyordum. Ağabeyim de al teni, geniş omuzları ve kendini beğenmişliğiyle, tüm bu avantajlarına rağmen bize cüretkârca davranmadığından ne denli iyi mizaçlı biri olduğunu hissederek kapıda belirdi.
Latimer, oğlum, dedi merhametli bir dost tonuyla, Arada bir tazılarla koşuya çıkmaman ne yazık! Bu neşesiz insanlar için dünyada yapılacak en hoş şeydir!
Neşesiz insanlar ha! diye düşündüm o ilerlerken. Bu, seninki gibi adi, dar görüşlü mizaçların, atından daha fazla bilemeyeceğin tecrübeyi tanımlamak için düşünebildiği türden bir söz. Bu dünyanın güzellikleri de senin gibileri bulur; hevesli körlük, sağlıklı bencillik, iyi huylu kibir. Bunlar mutluluğun anahtarıdır. |