Kitap Tanıtımı |
Goethe arkadaşı Schiller'e yaşam ilkesini açıklar; "Etkinliğini artırmadan ya da doğrudan doğruya canlandırıp (yaşamıma) bir şey katmadan bana yalnızca bilgi veren her şeyden nefret ediyorum".
-F. Nietzche-
"Bana yalnızca bilgi veren her şeyden nefret ediyorum." Goethe'nin bu ifadesi her ne kadar insanlığın tüm tarihsel deneyimi için geçerli olsa bile, bilginin yaşama bir şey katması, yaşamı dönüştürmesi kapitalist sanayileşme sürecinde çok daha belirgin bir hal aldı. Kapitalist sanayileşme ve kapitalist modernleşme insanın yaşam ortamını (insan-doğa/insan-insan) hızla dönüştürmüştür. Bu muazzam dönüşümün önemli belirleyenlerden biri (de) bilgidir. Bilgi ve bilgi üretim süreci kapitalist toplumsal ilişkilerin merkezinde yer alır.
Özlem Tezcek elinizde tuttuğunuz çalışmasında değişim/oluşum halindeki bir gerçeklik olarak bilginin sistematik bir şekilde üretildiği düşünce fabrikalarını analiz ediyor. Sevgili Özlem'le doktora tezi için bir isim ararken çalışma sürecinde edindiğimiz bilgilerden hareketle Düşünce Fabrikaları ismini uygun bulduk. Ama arkadaşlar için isim pek fazla anlamlı gelmedi. Çalışma tez olarak sunulduktan kısa bir süre sonra kitap dünyasına bir kitap düştü: Fikir Üreten Fabrika TÜSİAD'ın ilk On yılı 1970-1980.
"Desene bugün fikir üreten bir fabrika kurmaya karar verdik!"
-F. Berker, G. Uras-
Fikir Üreten Fabrika
Fikir üreten fabrika ifadesi TÜSİAD'ın ilk on yılını yazan Feyyaz Berker ve Güngör Uras'a ait değil. Abdullah Lokantası'nda TÜSİAD'ın kuruluş kararı verildikten sonra lokantadan çıkarken Vehbi Koç'un tanımlaması. Bilgi üretimine ilişkin böyle bir tanımlama yapılacaksa hiç kuşkusuz meta üretiminin Türkiye'deki duayeni Vehbi Koç yapar. Türkiye'de kapitalist sanayileşmenin belirli bir aşamaya ulaştığının ifadesi olan TÜSİAD'ın kuruluşu, Türkiye'de kapitalist birikimin "Koç"larını bir araya getiren şemsiye bir örgüttü. Koç'lar kendi çıkarlarını ortak bir güce dönüştürmek için TÜSİAD'ı kuruyorlar. Çıkarlara uygun düşünsel ortamı hazırlamaya yönelik olarak TÜSİAD'ın geçen onca zaman içinde çok ama çok başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Başarının önemli göstergelerinden birisi de, sermaye/sermayelerin kendi çıkarlarına uygun ihtiyaç duydukları bilgiyi bilfiil kendi şemsiye örgütleri ile değil, sahip oldukları iktidar ve güç donanımlarına bağlı olarak organize bilgi üreten yapılar aracılığıyla elde etmesi olmuştur.
Sınıf bilincinden bahsettiğimiz her yerde artık şunu diyebiliriz: sermayeler harici bir bellek ve düşünce üretim işlevi gören düşünce fabrikaları üretiyorlar. Türkiye'de de oluşum halinde olan bu yeni yapılanmanın sonuçları kadar bu yapılanmaya yol açan mekanizmalar da özel anlam/önem taşımaktadır. Düşünce fabrikalarının sermayenin kendi etkinliği dışında kendine özgü oluşumlara/kurumlara dönüşmesi, kapitalizmin yapısal belirleyenlerini anlamamızı sağlayacak ipuçları sunuyor. Bu belirlemelerin Türkiye'de gerçekleşmesi ise bu topraklarda kapitalist modernleşmenin özelliklerini anlamamıza olanak sağlıyor.
Düşünce fabrikalarına duyulan ihtiyaç, iktidar ilişkileri içinde biçimlenen bilginin üretim koşullarının daha bir sistemin yapısal mantığı içinde biçimlenmesine neden olmuştur. Yapısal mantık derken her şeyin değişim değerine dönüşmesi yani metalaşmasını kast ediyorum. Bilginin metalaşması, bilginin tamamen değişim değerine dönüşümü eş zamanlı olarak bilgi üretim sürecinin kendi içinde çeşitlenmesine yol açmıştır; üniversitelerin içinde piyasa için bilgi üreten araştırma merkezleri, sermaye örgütlerine bağlı düşünce fabrikaları (TÜSİAD-EAF/TOBB-TEPAV vs.) ve tamamen piyasa için bağımsız bilgi üreten fabrikalar. Kitapta bu farklılaşmanın detaylı bilgisini bulacaksınız. |