Kitap Tanıtımı |
Ellerimde oyuncak yerine kınalar. Beyaz kefen üzerimde, giydirildim gidiyorum!
Ben ne anlarım evlenmekten, kocadan, daha ana kuzusuydum.
Çıkarın bileklerimden esaret zincirini, ayaklarımdaki prangaları!
Koşayım Saadet'e...
Mutluluk nerede bilmiyorum, akan gözyaşlarımı kimse görmüyor.
Hiç yaşamadan gideceğim bu dünyadan.
Kaderim kadın olmak, alın yazım törelerde.
Oysa sevgiye, güvene, sadakate, hasretim, bırakın beni.
Yürüyeceğim kalbimin götürdüğü yere...
Hikâyemizin gerçek kahramanı Saadet Hanım, anlattıkça yaşadığı zor günlere geri dönüyor, aynı sancıları beraber biz de yaşıyorduk.
Kız evladını, kadını, hâlâ hor gören kimi zihniyetlerin, katılaşmış kalbine bir parça olsun merhamet ışığı doğabilir umuduyla, sosyal sorumluluklarımızın, insan olmanın üzerimize yüklediği ağırlıkla, yaşananların hiç olmazsa bir kısmını sizlere de aktarmak istedik.
Okuyacaklarınız zaman zaman bu kadar da olur mu, sorusuyla sizi karşı karşıya bıraksa da, dilerim çevremizde rastlayıp görmezden geldiğimiz Saadet'lere karşı, vermemiz gereken manevi desteği, yaşadıklarına biraz da onların gözüyle bakabilmeyi, toplumdan dışlanmamaları gerektiğini, sevgiye, şefkate ve ilgiye en az bizim kadar ihtiyaçları olduğunu, bize her zaman anımsatır. |