Kitap Tanıtımı |
Aniden oluyor her şey, bir anda ne olduğunu bile anlayamadan, kendimi karanlık ve kan kokan acımasız bir savaş meydanında buluyorum. Her yer soğuk ve kimse yok, bedenim yıkık dökük, viran olmuş bir tarih kadar acı içinde. Vücudumun her yanı korku ile titrerken kendi kendime sarılıp ruhumu korumama bile izin yok! Artık tutunamıyorum bu hayata, kayıyor ellerim geçmişimin karanlık uçurumlarında
Yalnızlıktan her zaman korkmuşumdur. Karanlıktan değil, palyaçolardan değil, öcülerden hiç değil ama yalnızlık her zaman beni korkutmuştur. Bekli yalnızlıktan çok sessizlikten çevremde kimsenin olmamasından korktum. Tıpkı rüyalarımda - hayır, hayır kabuslarımda - olduğu gibi Upuzun, karanlık, insanı ürkütecek kadar sessiz ve sonuna asla ulaşamadığım küf kokan koridorlar, ya da birden içindeki ağaçların bile cani birer yaratığa dönüştüğü gizemli ormanlar Koşuyorum, koşuyorum ve koşuyorum ama bir türlü hedefime ulaşamadan ter içinde uyandığım gerçek dünyanın yalnızlığı Issız ve salt yalnızlık. Ama en kötüsü kalabalıkların içinde yalnız ve kimsesiz kalmakmış, onca insanın arasında sesini bile duyuracağın kimsenin olmayışı. Nietzsche`nin dediği gibi tüm hayatım boyunca bana ait olmayan bir melodide dans etmiştim. Ailem varken, neden çocukluğumdan beri kendimi hep kimsesizmişim gibi hissettiğimi şimdi anlıyorum. Komik ama o sürekli övündüğüm aklımın bana bütün gerçekleri niye bu kadar geç gösterdiği ise artık umurumda bile değil. Etrafımda beni anlamayan o kadar çok insan vardı ki, kendimi onlara asla anlatamadım ya da onlar beni anlamak istemediler. Dedim ya artık bunların hiçbiri umurumda değil. Artık tüm o saçma sapan, aklı hayali zorlayan düşüncelerimden ve korkularımdan arındım. Artık yalnızlıktan, delirmekten, kendimi öldürmekten, hatta ölmekten bile korkmuyorum. Neden mi? Çünkü artık yeni bir hayata başlıyorum ve yeni hayatımda bu saydıklarımdan hiçbirinin bir anlamı yok. Sonuç mu? İşte buradayım |