Kitap Tanıtımı |
Zaman akıp gitti deli Fırat misali. Önüne geleni suyuna katıp götürdü. Ardında kanlı kardeş kavgaları, yoksulluk, umutsuzluk, çaresizlik bıraktı. Verilen sözler tutulmadı. Yakılan ağıtlar hiç dinmedi. Mehmet, bu koşulların çocuğuydu. O, ameliyat masasında ölüme karşı sessizce direnen hasta gibi direndi akıp giden zamana. Azimle inancı büyük bir başarıya dönüştürerek örnek oldu herkese. Gelip geçen zaman, asırlardır, utancından dönüp bakamamıştı ardına. Asırlardır terk edilmişliğin verdiği acının gözleri vardı ardında. O gözlere bakmak yürek isterdi. O yürek vardı Mehmet'te. Her şeyi görüyor, farkına varıyor, düşünüyordu. O ardına bakmayı; acının, utancın gözlerinin ta içine bakmayı çok küçük yaşlarda öğrenmişti. O gözlerin en derinlerinde belli belirsiz çakan umudu kattı yıllardır sabrına...
Şimdi yalım, yalım yanan yüreğindeki ateş, sıcak, sevecen, güçlü ışığını o bir zamanların cılız umudundan alıyordu. Bu kendi uyanışının öyküsüydü. İleriki yıllarda sağaltacağı her canlıda, kendini yeniden yazacak olan dramatik, ama bir o kadar da coşkun olan kendi öyküsü |