Kitap Tanıtımı |
Mihail Şolohov'un başyapıtı Durgun Don'un her bir cildinde farklı bir tarihsel kesit öne çıkar.
İlk ciltte, Don Kazaklarının geleneklere bağlı yaşamları canlı tablolar halinde anlatılırken, bir yandan da havada yaklaşmakta olan I. Dünya Savaşının ölüm kokan nefesi duyulur. İkinci cilt, Şubat ve Ekim Devrimleri ile birlikte eski Rusya'nın çöküşünün hikâyesidir. Don Kazakları, bütün halklar gibi barışı özlemektedir ama İç Savaş da hemen kapıdadır. Üçüncü cildin tarihsel arka planında, General Krasnov'un, Bolşeviklerin yenilgisi halinde bağımsız bir Don'un mümkün olabileceği yalanıyla Ataman seçilişi ve Kazakları ayaklanmaya ikna etmesi vardır. Dördüncü ve son cildin arka planı ise, Ekim Devrimi sonrasında yaşanan İç Savaşın sona erişidir. Uzun ve çetin çatışmalardan sağ çıkanların eve dönüş hikâyeleri, bu büyük romanı okuyanların âdeta hafızalarına kazınır.
Bu büyük eser Türkçeye, üç çevirmenimizin ortak ve yoğun emeğinin bir ürünü olarak kazandırıldı. Mete Ergin ve Gani Yener'in birlikte yaptığı çeviriyi Hasan Âli Ediz Rusça aslıyla karşılaştırdı. Okurlar, Rus halk edebiyatı ile Rus klasik edebiyatını kaynaştıran Şolohov'un parlak edebî biçemini bu titiz çeviriden zevkle takip edecekler...
"Karanlıktır Don'da haziran geceleri. Kasvetli sessizlik içinde altın rengi yaz şimşekleri çakar bileğitaşı karası gökyüzünde, yıldızlar kayar, ırmağın hızlı akıntısı üzerinde yansır. Bozkırdan esen kuru, ılık bir rüzgâr, çiçeklenen kekiğin ballı kokusunu taşır evlere. Alçakta kalan yalı boyunda nemli ot, ıslak kum ve rutubet kokusu vardır. Yelve kuşları öter hiç durmadan ve ırmağın kıyısındaki ormanı sis, tıpkı peri masallarındaki gibi, sırma işlemeli gümüşi bir örtüyle örter." |