Kitap Tanıtımı |
Geçmişin izini sürmeye başladığım gün yaşlandığımı anladım. Ânı yaşayacak takatim yok. Gelecek denen mefhum benim için uzak bir zaman. Kaç bahar daha göreceğim bilmiyorum. Kaç gün daha ışık gözlerimi yakarken uyanacağım, meçhul! Gövdem, eskisinden daha ağır. Bunun, verdiğim kilolarla alakası yok. Aldığım yaşların ağırlığı bu. İnsan yaş aldıkça yaşamak oburu oluyor. Sürekli bir şeylerin peşinde koşmak hem bedeni hem de ruhu yoruyor. Tabii, gençken anlamıyor insan. Bunu anlamak için se-çilmiş olmak gerekiyor. İhtiyarlamak…” Hayatın içinden sıcak manzaraları, tanıdık dertleri, alelade gözükene dair derin duyuş-ları ve kendimizle baş başa kaldığımız anları en yalın ve dokunaklı haliyle yansıtan “Dünyanın Sonu Öykünün Başı”, Emrah Atiş’in hem nüktedan hem de hüzünlü kale-miyle benzersiz öyküler sunuyor. Yazarın, tanıdık olanda bulduğu heyecanı ve insanın parmak uçlarının değdiği her parçaya dair hissettiği duyarlılığı yazıyla buluşturan bu öyküler, aşina olunanı tekrar keşfetmek için bir çağrı. Kimi zaman bir kahve tabure-sinde çayınızı içerken, kimi zaman dünyanın sonunu beklerken size eşlik edecek öykü-ler bulacaksınız. (Tanıtım Bülteninden) ) |