Kitap Tanıtımı |
Türkiye gibi bir ülkenin, on-on beş yıllık bir istikrar dönemi geçirmesi demek, gerçekten de dünyanın önde gelen ekonomileri arasındaki yerini alması demektir. Bu durum, dünyanın merkezi diyebileceğimiz bu coğrafyada planları olan güçlerin ne kadar işine gelir?
Bu sebeple, Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın öngördüğü gibi 2011 seçimlerinin ardından başkanlık sistemine geçebilir mi? diye sorulan bir soru, pek çok faktörün uygun şekilde bir araya gelmesinin yanı sıra, dünya dengelerinin de buna uygun olması gerektiği cevabıyla karşılaşır.
Türkiyenin uzun yılları, Avrupa ile ABDnin mücadele ve eylem sahası olarak geçmiştir. Tarafları ele geçirilmiş bir ülkede, kazanan hiçbir zaman o ülke değildir. Türkiyenin acilen büyük güçlerin mücadele sahası olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Seçilecek olan başkanın da bu şekilde düşünüp, buna uygun politikalar geliştirmesi gerekmektedir.
Elinizdeki eser, gerek dünyada, gerekse Türkiye ölçeğinde başkanlık sistemi ile ilgili pek çok sorunun yanıtının peşine düşüyor. Oldukça cesur sorular ve bir o kadar da iddialı yanıtlar sunuyor
***
Erdoğan Türkiyenin ilk başkanı mı olacak?
Abdullah Gülün yeni görevi BM Genel Sekreterliği mi?
Başkanlık sistemi dışında ABDnin nelerini aldık?
İlk Başkan Atatürk müydü?
Atatürk Celal Bayara görevlerini nasıl not ettirdi?
İnönü, ABD ile nasıl balayı yaşadı?
Missouri zırhlısının bize getirdiği siyasi ve sosyal travmalar nelerdi?
ABD dünya liderlerini nasıl bir eğitimden geçirdi?
Türkiyeden Özel Harp Eğitimi için ABDye gidenler kimlerdi?
Başbakan, Kaymakamı gece yarısı arayıp ne sordu?
Erdoğan, şehit evinde nasıl bir lider profili çizdi? |