Kitap Tanıtımı |
Eğitim ve iş hayatımın bir kısmını Türkiye´de, bir kısmını da yurtdışında geçirmiş olmam bana problemlere kuşbakışı ve çok yönlü bakmayı öğretti. Dolayısıyla, Türkiye´nin kalkınmasına yardımcı, dış ellerdeki Türklerin haklarının korunmasında faydalı olacağını gördüğüm konularda zaman zaman devlet adamlarına, parti başkanlarına mektup ve raporlar gönderdim. Bu kitabın birinci kısmında bu mektup ve raporların çoğu, aldığım bazı cevaplar ve bazı anılarım yeralmaktadır. Rapor ve mektuplardaki önerilerin bir kısmı hâlâ geçerlidir. İnşaallah bunları gerçekleştirmek bir an evvel mümkün olur.
***
Miami Üniversitesi´nde çalışmaya Eylül 1962'de başladığımda yeraldığım ilk proje Mars´a gidecek aracın hidrojen-atom reaktörlü motoruyla ilgiliydi. Ardından dünyanın büyük şehirlerindeki hava kirliliğini ortadan kaldıracak yakıtlarla ilgilendim. Araçlarda benzin ve dizel yerine kullanılabilecek etil alkol, metil alkol, amonyak ve hidrojeni inceledim. On yıl sonunda hidrojenin en hafif, en verimli, en temiz ve yenilenebilir yakıt olduğunu görmüştüm.
1973'de enerji krizi başlayınca çevreye zarar vermeyen alternatif enerji kaynaklarını araştırmak için Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü´nü kurdum. Güneş, rüzgar, su, gel-git, dalga ve jeotermal gibi alternatif enerji kaynaklarının hiçbiri petrol ve doğalgaz gibi kullanışlı değildi, bir araca koyup araç yürütülemezdi; ayrıca çoğu kesintiliydi, yani depolanmayı gerektiriyordu. Bu kusurları ortadan kaldırmak için, bunları kullanarak bir yakıt üretmek gerektiği kanaatine vardım. Zâten en iyi yakıtın hidrojen olduğunu biliyordum. Miami'de düzenlediğim (Mart 1974) bir Konferans'da Hidrojen Enerji Sistemi ve Hidrojen Ekonomisi kavramlarını ortaya attım.
İlk çeyrek asırda (1974-2000) birçok üniversite ve laboratuvarda yapılan çalışmalarla temelleri atılan bu sisteme 2000'lerin başında geçiş başladı. Hidrojenli otobüs ve otomobiller, elektrik üreten hidrojenli yakıt pilleri ve hidrojen hidritli elektrik pilleri piyasaya çıktı. Hidrojen dolum istasyonları kuruldu, kuruluyor. Çalışmalarımız, özendirici tedbir alınırsa, hidrojen enerjisine geçişin 2074'den önce tamamlanacağını gösteriyor.
Hidrojen enerjisiyle ilgili yayın ve konferanslarımın geniş yankı uyandırması üzerine BM-Sınaî Kalkınma Teşkilâtı (UNIDO) 1980'lerin başında bana danışmanlık teklif etti. 1989'da BM'nin bu konuda bir Ar-Ge ve Uygulama Merkezi kurması gerektiğini belirttim. Bunun üzerine, Merkez'in nerede kurulabileceği üzerine bir rapor istediler. 1991'de, Merkez'in endüstriyel ülkelerle kalkınmakta olan ülkeler arasında bir yerde, üç kıtanın birleştiği yer olan Türkiye´de kurulmasını önerdim. Bu da olumlu karşılanınca, UNIDO ilgilileriyle üye memleketlerde Merkez için lobi faaliyetleri yaptık. 1996'da UNIDO Genel Kurulu, Merkez'in İstanbul´da kurulmasını oybirliğiyle onayladı. UNIDO ile Türkiye arasında hazırlanan iki anlaşma 21 Ekim 2003'de, Bakan Dr. M. Hilmi Güler ile UNIDO yetkilileri tarafından Viyana´da imzalandı. Buna göre, Merkez 5 yıl içinde kurulmuş olacak.
Kitabın ikinci bölümü, Hidrojen Ekonomisi kavramını ortaya atmam ve daha sonraki çalışmalarımla ilgili konuşma, tebliğ ve raporlarımın bazılarını, basında çıkan haber, yazı ve mülâkatların bir kısmını kapsamaktadır. |