Kitap Tanıtımı |
Tunceli dağlık coğrafyasına rağmen, tarih içerisinde farklı dini inançlara ve kültürel kimliklere sahip, birçok topluluğa mesken olmuştur. Bu durum, insanın tarih sahnesine izlerini bırakmaya başladığı dönemden; günümüze, kadar zaman zaman kesintiye uğrayarak devam etmiştir. Savaş, sürgün ve göçlerden dolayı bu coğrafyada yaşayan toplulukların çoğu günümüze kadar ulaşamasa da bunların izlerini yansıtan tarihi eserler, bugün hala mevcuttur. Bu eserlerin çoğu, çeşitli politik ve kültürel yaklaşımlar nedeniyle ya oldukça harap olmuş, ya tamamen yok olmuş ya da kendi haline bırakılmıştır. Oysaki mevcut eserler, bu coğrafyanın, bir anlamda yazılı ve sözlü tarihinin birer görsel kanıtı durumundadır. Tunceli gibi, paleolitik devirden bugüne, kesintisiz iskân edilen bir coğrafyanın bilinmeyen veya görmezden gelinen tarihi; bu eserlerle yeniden gözden geçirilmelidir.(...)
Yeni araştırmacılara ve okuyuculara, tarihi eserler hakkında küçük de olsa, derli toplu bir kaynak aktarılması ve tarihi yapılar hakkında anlaşılır ve doğru bilgi sunulması amacıyla yapılan bu çalışmada; bütün kaynakçalar gözden geçirilmiş ve bunlarda yer alan tarihi eserler ve haklarındaki bilgiler, doğru bir biçimde aktarılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet devrine kadar olan tarihi eserleri konu alan, bu çalışmanın ilk bölümünde Tunceli'nin tarihi süreçteki yeri, genel hatlarına kısaca değinilerek ele alınmıştır. Özellikle mevcut bilgi eksikliğinden dolayı, farklı kaynaklarda yer alan, fakat birbiriyle örtüşmeyen bilgiler, genel bir biçimde verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise araştırmalara konu olmuş tarihi eserler, kronolojik ve yapısal bir sıralamaya uygun olarak gözden geçirilmiştir. Sonuç kısmında ise tarihi eserlerin ve bu çalışmanın genel bir değerlendirilmesi yapılmış ve neler yapılabileceğine dair bazı görüşler öne sürülmüştür. |