Kitap Tanıtımı |
19. yüzyılda toplumların ve kültürlerin hayatında hemen her şey değişip dönüştü. Fotoğraf makinesi de bu dönemde icat edilerek çok hızlı biçimde gelişti ve bireylerin hayatlarına girdi. Sadece aristokratların sahip olduğu kendi görüntüsünü kaydetme şansına önce burjuvalar sonra da sıradan insanlar sahip olabildi. Fotoğraf makinesi ile geçmiş geleceğe, uzak ise yakına taşınabiliyordu. Kısa sürede aile yaşantısının içindeki yerini alarak düğünlerin, ailelerin özel günlerinin "saklanmak ve aktarılmak" üzere kaydının tutulmasını sağladı. Bu görsel kayıtların oluşturduğu birikim "kültürel hafıza" kavramının da önem kazanmasında etkili oldu. Artık her aile ve birey fotoğraflarla kendi aile hafızasını "kurgulayabiliyordu."
Bu kitap, hepimizin hayatında önemini hiç kaybetmeyen hatta bu hızlı değişim çağında daha da kıymetlenen düğün ve aile fotoğraflarıyla kültürel hafıza arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor. Yazar bu ilişkiyi göstermek için düğün ve aile fotoğraflarını tercih etmesinin sebebini şöyle açıklıyor "Aile bireysel ve kolektif hafızaların, hem sıradan insanın hem de ait olunan kültürün 'büyük anlatısının' buluştuğu, harmanlandığı bir alan. Kişisel olarak algıladığımız, hatırladığımız veya unuttuğumuz herhangi bir olayda ait olduğumuz kültürün güçlü etkileri var."
Evlenirken neden fotoğraf çektirir ve saklarız? Fotoğrafları kimlere gösterip, bakanlara ne söyleriz? Fotoğraflar kaybolursa hayatımızda ne değişir? Fotoğraflara bakarken geçmişi nasıl hatırlarız, geçmişten ne hatırlarız? Hatırladıklarımızla fotoğraftan bize yansıyanlar doğru ve gerçek midir? Hafıza hatırlar mı, unutur mu? İşte bu kitabın cevap vermeye çalıştığı bazı sorular.
Çalışma ayrıca hafıza kavramının ne olduğunu, hafızanın kültürlerin ve bireylerin yaşamlarındaki yerini, fotoğraf ve nostalji, milliyetçilik ve tarihle ilişkisini de ortaya koyuyor. -Meltem Ulu-Antropolog |