Kitap Tanıtımı |
İnsanlar inançları ve sahip oldukları kültürel kodları çerçevesinde şehirlerini kurarken, kurulmakta olan bu şehirler yeni bir hayatın yapıtaşlarını oluşturur. Birlikte yerleşme ve yaşama biçimleri olarak bir sosyal hayat tarzını ancak şehirde görmek mümkündür. Dolayısıyla sosyal kurumları ve bunlarla ilişkili olarak siyasal yöntemleri analiz edebilmek için şehir ve onun kökeni üzerinde durmak gerekir.
Bu alana ilişkin hakim paradigma Batı şehrinin merkezi ve biricik olduğunu empoze eden oryantalist zihniyetin izlerini taşımaktadır. Doğu/İslam şehri, genel geçer ve birbirini tekrar eden basit ve eksik bir sistem olarak değerlendirme konusu yapılırken, Batı şehri için ileri sürülen modeller evrensel kabul edilerek bunun dışında kalan yerleşmelerin şehir olmadığı yargısına ulaşıldığı görülür.
Temel tartışmalar ekseninde yapılan bu araştırmanın ilk bölümü şehir hakkında kavramsal analizleri içermektedir. Toplumbilim ile tarih arasındaki bağlantı çerçevesinde şehirlerin ortaya çıkışı üzerine ileri sürülen görüşler ele alınmış, İslam şehri üzerine yapılan güncel tartışmalara değinilmiştir. Daha sonraki bölümlerde ise İslam şehrinin ortaya çıkışı, İslamiyet'ten önceki ve sonraki dönemlerde Türk şehri, Selçuklu şehri ve Osmanlı şehrinin genel görünümü genel hatlarıyla ele alınmaya çalışılmıştır. |