Kitap Tanıtımı |
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında roman sanatına kendi damgasını vurmuş sayılı yazarlardan biri olan Fuentes´in, onu "önemli" yazar olmaktan "büyük" yazar olmaya çıkardığı söylenen iki başyapıtından biri olan Doğmamış Kristof´u sunuyoruz sizlere.
Roman 1992´de "ters-üstopik" bir Meksika´da geçiyor. Kuzey Amerika´nın Meksamerika olduğu, ABD´li petrol şirketlerinin güney eyaletlerini ele geçirdiği paramparça olmuş bir meksika bu. Borç yükü altında ezilen, çevre kirliliğinin öldürücü boyutlara ulaştığı siyasetçilerin yoksul simgesel eylemler ve yarışmalarla oyalamaya çalıştığı, başarısız kalınca da katliamlara başvurmaktan kaçınmadığı, hepimize tanıdık gelecek bir "tatlı vatan" Bu yarışmalardan biri de, Kolomb´un Amerika´yı keşfedişinin 500. yıldönümü olan 12 Ekim 1992´de doğacak ve soyadıKolom´a en çok benzeyen bebeğin 21 yaşında ülkenin yöneticisi olacağını ilan eden yarışmadır. İşte bu yarışmanın ürünü olan, heüz doğmamış Kristof Palomar, romanın anlatıcısıdır. Rahmin içinde her şeyi görür ve anlatır cenn Kristof Palomar, romann anlatıcısıdır. Rahmin içinde her şeyi görür ve anlatır cenin Kristofd: "Gemişi olmayan" ve başının üzerinde bir hale taşıyan annesi Angeles´i, "asi muhafazakar " babası Angel´i siyasi ilişkileri sayesinde mülti-milyarder olmuş işadamlarını, ülkeyi yetmiş yıldır yönete kabus parti PRI´yı, nefes alınmaz hale gelmiş, çöp ve lağım kuşatması altındaki Mexico ağzından yeşil salyalar akan polis şefini... görür ve anlatır. Hatta Cervantes, Rabelais, Sterne, Diderot, Gogol ve Dickens´ı anarak romanın soykütüğünü bile çıkarır.
Peki nedir bu romanı başyapıt kılan? Fuentes´in memleketi Meksika´ya duyduğu nefret ve acı yüklü sevginin insanı sersemleten yoğunluğu belki; belki geçmişin ve buünün mitleri karşısında takındığı büyülenmişlikle karışık eleştirelliğin romann dokusuna kattığı zenginlik ya da yazarın okura da bulaşan öfke ve enerjisi, ama galiba en önemlisi Fuentes´in dille durmadan oynarken, diğer postmodern romancıların tersine, sadece haz ve keyif değil; aynı zamanda bir şiddet, bir elektirik de ileten saplantılı oyunculluğu. "Epeydir şöyle yoğun, çarpıcı, müthiş bir roman çıkmıyor" diyenlere duyurulur. |