Kitap Tanıtımı |
Doğa Sanatı niteliği altında toparlanmış sanatsal çalışmalar iki düşünce çerçevesinde irdelenebilir. Birincisi, sanatsal malzeme ile doğaya uyumlu çalışma ve ikincisi, doğadan sanata aktarma. Doğaya uyumlu çalışma, "Sanat doğa içindir" düşüncesi altında doğal olarak sanatsal şekil verme yolunu seçmektir.
Yeryüzü eserlerinde doğa, sayfiye olarak adlandırılmanın ötesine geçer ve bu sıradan tanımı aşar. Her şey topraktan gelir. Endüstriyel malzemeler şeylerin içindeki doğayı keşfetmek için bir deneydir. Kaynağından çok uzaklaşmış malzemelerin içindeki doğayı bulmak ise zordur.
Doğa temasının çağdaş ve geçer sanatsal görselliğin altında, teknik-ekonomik, fakat yoğun olmayan bir olguyu gizlediği konusu tartışılmaktadır. Fakat gerçekte, yeni arazi resimleri, doğanın yalnızca bir fragman olduğunu, teknik gelişmenin ve endüstri toplumunun çevresini bozma gerçekliğini, kendini yineleyen, aldatıcı, yıldırıcı ve sürekli artan yıkıcılığını gündeme getirmektedir.
Toprak sanatı, fiziksel olarak manzarayla ilişkiye girdiği kadarıyla, ekolojik olarak nötr olamaz. Ekolojik politikalar toprak sanatının sonradan edinilmiş bir yönüdür.
Gezegenimizi anlamamıza aracılık eden ekoloji gibi, ekolojik sanat olarak da tanımlayabileceğimiz arazi sanatı, toprak sanatı, hava sanatı, çevresel sanatta da başlıca amaç, insanın çevresindeki organik yaşamla bütünleşmesidir. Bu nedenle, doğa sanatı eylemlerinde dört elementin, hava, ateş, su ve toprağın, yeniden keşfedilircesine sık sık kullanıldığına tanık oluruz.
Doğa sanatı, materyalist toplum olarak mantığımızın mizacına ters gelen manevi değerlere yeniden yönelen ilgiyi besleyerek, bozulabilir denge içindeki bitki, hayvan ve insanı kapsayan bir ekolojinin farkına vardırmaya ve çevre için saygıyı aşılamaya yardım eder. Havanın kaprislerine heykeli teslim ederek, bir sanat galerisini hiç dolaşmamış olan insanlar üzerinde bile yeni ve sağlıklı bir ilgi oluşturacak işleve sahiptir. |