Kitap Tanıtımı |
Eski Türk Edebiyatı, yaklaşık yedi yüzyıllık bir dönemi kapsayan, yetiştirdikleri edebî şahsiyetleri ve ürünleri itibarıyla Türk Edebiyatının önemli bir dönemini oluşturmaktadır.
Çalışmamıza esas teşkil eden Divan şairlerimizin aldıkları mahlaslar ve buna bağlı olarak ortaya çıkan mahlas-nâme geleneği de Eski Türk Edebiyatını başka bir açıdan görme amacını gütmektedir.
Kültürümüzün önemli bir cephesini oluşturan ad verme veya ad koyma geleneği, milletimizin tarih sahnesine çıkmasından itibaren çeşitli etkilenme ve değişmelerle birlikte günümüze kadar gelmiştir. Esas itibarıyla mahlas verme veya mahlas alma geleneğini bu ad verme geleneği ile ilgili kılmak veya bağdaştırmak mümkündür. Sonuçta her iki gelenekte de aynı mantık sözkonusudur. Ancak mahlas verme veya alma geleneği tamamen şairlik ve şiire mahsus bir özellik göstermektedir.
Yapılan bu çalışmada mevcut tezkirelerimizde geçen mahlaslar değerlendirmeye alınmış olup, bu mahlaslar üzerinde birtakım döküm ve sınıflandırma yoluna gidilmiştir. Bunun yanında mahlaslar ve mahlaslara bağlı yorumları itibarıyla tezkireler ve divan dibacelere çok önemli kaynaklar olmakla, bize yol göstermektedirler. Ayrıca şairlerin divanlarından mahlas kelimesi ile ilgili düşünce ve ifadeleri ile mahlasları şekil ve anlam yönünden nasıl kullandıkları da çalışma içerisinde değerlendirilmiştir.
Eski Türk Edebiyatımızda mahlasların önemine binaen zamanla mahlas-nâme geleneği ortaya çıkmıştır. Bu alanda akla ilk gelen Hoca Neş´et´tir. Hoca Neş´et, en çok mahlas-nîme yazan ve bu işi gelenek haline getiren ilk ve tek kişidir. Üçü Farsça olmak üzere 16 mahlas-xnâme yazmıştır. Bunun yanında Muvakkitzâde Pervet, Şeyşhülislam Yahya, Dâyezâde Cûdî, Âşık Çelebi, Rıza Safvet Beğ, Eşref Paşa mahlas-nâme örnekleri veren diğer şahsiyetlerdir.
Şairlerimizin mahlas alma ve seçmedeki mantık ve kriterleri, bu edebiyatımızın düşünce yapısını anlamamıza katkıda bulunacak ipuçları vermektedir. Çalışmanın bu yönüyle edebiyat tarihimize katkı sağlayacağı ümidiyle.. |