Kitap Tanıtımı |
Evrenle iç içe olan insanın yaşayışı, doğa ve tüm varlıklarla ilişkisi, kendisini ve kendine ait olan her şeyi kendinden sonraya aktarma telaşı, “insan” kelimesinin kökeniyle alakalı: Nisyan. Unutan, hatırlamayan. Varlığını kendinden sonrakilere aktarma çabası da bundan. Değerleri, yaşayışı, doğa ile bütünlüğü, kendinden farklı olanla bir olabilme çabası, aslında bir dert de kendine: Tüm bunları nasıl yapabilirim? Sosyal bilgiler dersi, tüm bu “nasıl”ın cevabını vermek üzere tasarlanmış çalışmalardan biri, belki de en önemlisi. Var olduğu andan itibaren doğaya ve zamana ayak uydurmaya çalışan insan, yaşadığı her çağda sorunlarına çözüm üretmek üzere farklı yollara başvurmuş, bazen birden fazla ve farklı yolu birleştirerek kendisine yeni bir yol çizmiş, bütüne ulaşma çabasında kendi tanımı ve kendi yargılarını oluşturmuş. “Evrenin bir dili olsa matematik olurdu.” diyen Galileo; Evrenin Gizemi adıyla yayımladığı kitabında o dönemde bilinen gezegenler ve yörüngeleriyle, kusursuz olduklarına inanılan, beş düzgün yüzlü cisim arasında bir ilişki kurmaya çalışan Kepler; daha en başından doğada yazılı bulunduğu için hiçbir şeyin icat edilemeyeceğini, orijinalliğin aslına geri dönmekten ibaret olduğunu vurgulayan, renkleri İspanya’nın kültürü ile harman eden Antoni Gaudi... Özetle insan, hep arayışta; her daim bir derde bir deva için arayışta. Bütünün parçası, parçaya akseden bütün. İçeriği ağırlıklı olarak tarih ve coğrafya ile anılsa da aslında sosyal bilgiler dersi, tüm disiplinlerle ilişkili bir ders olarak karşımıza çıkıyor. Tarihsel süreçte tek disiplinli ilişkilendirmelerle başlayıp disiplinler arası ilişkilendirmede kendi ifadesini bulan sosyal bilgiler dersi, artık yeni çağın eşiğinde, çağın gerektirdiği “disiplinler ötesi ilişkilendirmeler”le kendini bulma çabası içerisinde. Elinizdeki bu kitap, sosyal bilgiler dersine bu yönüyle yeni bir bakış açısı getirmesi, gelecekte sosyal bilgiler eğitimi alanında yapılacak çalışmalara bir ışık olması umuduyla yazılmıştır. (Tanıtım Bülteninden) ) |