Kitap Tanıtımı |
İnsan fıtratı hem değişim hem de süreklilik ister. Değişim, varlığın yaradılışında içkindir ve yaratılmış her şey, bu ilkeyle kaimdir. Her değişim, değişmezleri ve değişkenleriyle vardır. Asıl önemli olan, değişim karşısında takınılacak tavırdır. Dinin toplumsal değişimle ilişkisi, değişimden etkilenme düzeyi, değişimi nasıl yönlendireceği, dinin evrenselliğiyle yakından ilgilidir. Din ve değişim ilişkisinin sekülerleşmeyle neticelenip neticelenmemesi, toplumu oluşturan bireylerin düşünce, tutum ve davranışlarında dini hangi düzeyde referans aldıklarıyla doğrudan ilişkilidir Batıda, toplumsal değişim süreci olarak sekülerleşme, geleneğe dayalı hayattan modern olana yaklaşık dört yüz, beş yüz yılda kendi iç dinamiklerine dayalı olarak gerçekleşmiştir. Siyasî alana paralel olarak hayatın bütününü kuşatan bu tarihsel süreç, toplumu ve kültürü, din ve metafizik dünya görüşünden uzaklaştırmıştır. Elinizdeki kitap, Türkiye örneği üzerinden Müslüman toplumların sekülerleşme durumunu, İslâm’ın temel ilkelerinden hareketle sekülerleşmeyi kapsamlı ve teorik düzeyde okumaya, görmeye çalışıyor. Sekülerleşme olgusu ve teorileri detaylı olarak ele alınıyor ve Türkiye’de Sekülerleşme analizi için bir teorik çerçeve kurulmaya çalışılıyor. Değişim kavramının, moderniteyle kazandığı ilerleme; toplumsal değişme, zihniyet, kültür ve dünya görüşü kapsamında inceleniyor. İslâm toplumlarının, özellikle Türkiye toplumunun özgünlüğünü anlamada dikkatleri; din-devlet, gelenek-modernite karşıtlığındaki sığ mücadeleden, ihmal edilen, örtülen hassas noktalara, İslâm-sekülerleşme arasındaki ilişkinin incelenmesine çeviriyor. Böylece modern Türkiye tarihini açıklayan bir yöntem, bakış açısı sunuyor. Tarihsel ve kültürel niteliklerinin özgünlüğüyle toplumun farklılıklarına ışık tutuyor. (Tanıtım Bülteninden) ) |