Kitap Tanıtımı |
Bir Sırp çocuğuyla değiştirilip devşirme verilen İshak, sonraki adıyla Aybar:
Sakın Türkçe konuşma, Müslümanım deme! diye tembihleyen pürüzlü sesi hâlâ kulaklarındaydı. Öyle ki, o anda meydandaki şaşkın bakışların Ama bu İshak! diyen seslerini duymadı bile.
Hayretini gizleyemeyenlerden biri de Papaz Vojislavdı. Tepkiyle öne çıktı, tam söze başlayacaktı ki, bir elin kolunu sıkıca kavradığını duydu. Dönüp baktığında Milosav Petrovic ile burun buruna geldi.
Kaşlarını çatarak,
Sus! dedi Petrovic. Tanrının yazdığını bozma! Devşirme Ağası her şeyi biliyor.
Kendini giderek saray entrikalarının içinde bulan Danilo, yeni adıyla Üzeyir:
Eski koğuş arkadaşlarını yabana atma, siz birbirlerinizin derdi, ama melhemiydiniz de aynı zamanda. İşe önce onlarla başla, çekirdek oluştur! Kerim, Asım, Nurettin... hiçbiriniz hizmetten kaçamazsınız, haşa! Hünkârımıza layık kullar olmak için öğrendiğiniz o bilgileri günü geldiğinde en doğru şekilde kullanacaksınız...
Beni dinlemezler ki...
Sen dinlemeyeni bana gönder!
Üzeyir, bu konuda arkadaşlarıyla hiç konuşmadı. Aklı tehlikenin boyutlarını görebiliyordu henüz. Duygularınaysa, kimse bilmese de, yasak ve tehlikeli alanlarda gezmenin verdiği gizemli bir heyecan karışmıştı.
Bunu ancak Aybarla konuşabileceğini düşünüyordu.
Ve yalnızca eşi Safiye Sultanın bildiği bir nedenle ordusunun başına geçemeyen, özel muhafızına, Sen hiç rüyalarında bir sabah uyandıklarında sokaklarını kafaları kılıçtan geçirilmiş köpek ölüleriyle dolu bulan İstanbul halkının feryadını duydun mu? diye soran III. Murat...
Aynı dönemde, aynı küçük Sırp köyünden iki devşirme... İstanbulda başlayan, farklı gelişen iki yaşam çizgisi... ve ürpertici, bir o kadar da düşündürücü bir SON...
Devşirme Koca Solak, yazarın önceki kitaplarından tanıdığımız gibi, aşırı övgüyle yanlış bilgi, haksız yergi arasında sıkışan Osmanlı tarihinde yine insanı arayan, onu yaşadığı dönemsel koşulları içinde gerçek boyutlarıyla yakalayan sürükleyici bir roman bir solukta okuyacaksınız. |