Kitap Tanıtımı |
Bir kitaba maymun iştahlılığıyla başlayıp daha sonra okumaya devam etmek için kendimizle kıyasıya mücadeleye girmek hepimizin başına gelmiştir. Yazarın kerameti herhalde burada devreye girer. Lahiri`ye daha ilk kitabıyla 2000 Pulitzer`i kazandıran da tam bu noktadaki olağanüstü yeteneği. "Ben öykü aşığıyım," diyenlerden, "Ben aslında öykü okumayı pek sevmem ama..." diyecek olanlara kadar okuma keyfi olan herkesi kitabın başına mıhlayan bir kurgu ustası Lahiri.
İnsanlarda bir yere ya da bir şeye ait olma duygusu niyedir; dahası geçmişlerine bakıp bir kopukluk hissettikelrinde neden böylesine dert edinirler...? Peki, bu kadar genç yaştaki, üstelik egzotik bir güzelliğie sahip bir kadın yazar da bir sürü hoş ve uçucu konu dururken, neden kalkıp "aidiyet" gibi bir meseleyi öykülerinin ana teması yapmayı düşünür?! Bilinmez tabii, bilinmez ama, Lahiri`nin ortak kaderimiz olan çıkışsızlığı doğallıkla söyleyiveren yeteneği, gündelik hayatımız içinde mutsuzluğa kapı aralayan bir acı hüzün taşıdığımızın hatırlatır: Bu boşluk, bu özlem, avutulur gibi değil...
Köklerinden kopmuş bir şairin, "bir ahtapotla boğuşuyorum, denizdeki yumayı elde etmek için" dediği gibi, yazar da Dert Yorumcusu`nda, bize çok da yabancı olmayan insanların gündelik hayattaki sıkıntılarını en renkli betimlemelerle ve bazen muzipçe güldürerek yansıtıyor. Bu vaadi genç yaşına sıcak duyarlılığını katarak yaratan Lahiri, Amerikan kısa öyküsüne karaderili yazarlardan sonra yeni bir insani boyut serpmeyi başaran bir öykücü. |